Bolu Kartalkaya’da çıkan yangının ardından yine aynı manzaralar… Canlar gitti, alevler söndü, geriye küller ve sorular kaldı. Suçlu kim? Sorumlular en ağır cezayı almalı, evet. Ama biz her felaketten sonra yalnızca suçlu aramakla yetinip asıl meseleyi kaçırıyoruz: Bunlar neden oluyor ve bir daha olmaması için ne yapıyoruz?
Bir gün maden göçüğü, ertesi gün bir fabrika patlaması, sonra bir yangın ya da deprem… Canlarımız gidiyor, yitip giden hayatların ardından birkaç gün süren öfke, protestolar, sosyal medyada tepkiler… Sonra unutuyoruz. Yeni bir felakete kadar.
Asıl mesele suçlu bulmak değil, bu felaketlerin neden tekrar ettiğini anlamak ve çözüm üretmek. Peki, bunu yapıyor muyuz? Cezalandırma refleksiyle hareket ediyoruz ama önlem alma refleksi geliştiremiyoruz. Her felaketten sonra yasalar sıkılaştırılıyor, sorumlular yargılanıyor ama değişen ne oluyor? Enkaz altında kalan, dumana boğulan, göçük altında sıkışan yine insanlarımız oluyor.
Kartalkaya yangını üzerine konuşurken, tartışmamız gereken şey şu olmalı: Bir daha olmaması için ne yapacağız? Çünkü suçluları bulmak, ceza vermek tek başına bir çözüm değil. Elbette suçlular hukuk önünde en ağır cezaları almalı. Fakat gerçek çözüm, yangın çıkmadan, bina yıkılmadan, maden göçmeden önce önlem almak. İşte bu zihniyet değişmediği sürece biz, kayıplarımızın yasını tutmaya, her felaketten sonra aynı soruyu sormaya devam edeceğiz: "Suçlu kim?"