1990"lı yıllarda gazeteci Uğur DÜNDAR, Trabzon"da BDT ülkelerinden gelen turistler ve Trabzonlular arasında geçen olayları konu alan bir program yapmıştı.

Programda, meydan parkına yerleştirdiği iki bayan muhabirle, Trabzonlular"ı nasıl Nataşa diye tuzağa düşürdüğünü, sonra da Trabzonluların kent kültüründen ne denli uzak olduğunu vs. içeren ve Trabzon için son derece haksız ve ağır ithamlarla dolu bir TV programı yapmıştı.

Bu olayın hemen akabinde, o dönemde Karadeniz gazetesine yazdığım bir yazıda, Uğur Dündar"ın yaptığının gazetecilik olamayacağını, gecenin saat 10"unda Türkiye"nin hangi kentinde olursa olsun iki bayanın açık saçık kıyafetlerle, üstelik gelen geçene davetkar hareketlerle karşılık vererek oturması durumunda benzer sonuçların oluşacağını anlatmıştım.

Aradan uzun yıllar geçti, köprünün altından çok sular aktı. 2008 yılı yılbaşında İstanbul"un göbeği Taksim"deki Avusturyalı turist kızın çığlığı, Uğur Dündar"ın ve Trabzon"u son dönemde çirkin kin ve önyargılarına hedef yapanların kulaklarını patlattı.

Turist kıza yapılan iğrençlik tüm dünyada büyük bir infiale sebep oldu. Ancak, ne yazık ki, Trabzon"a haksızlık yapanlarda çıt yok.

Bir Trabzonlu olarak, bay Uğur Dündar"dan özür bekliyorum.

Üstelik, Taksim"deki turist kız, gelen geçeni tuzağa düşürmek için değil, son derece insani duygularla 2008 yılını karşılamanın heyecan ve sevincini paylaşmak için orada.

Trabzon"da hiçbir zaman böyle bir vahşet yaşanmadı, yaşanmayacak da !

Trabzon, sancıları olan bir kent, ancak çok kısa zamanda büyük atılımlar yapabilecek coğrafik ve tarihsel birikime sahip.

Trabzon"a son yıllarda hakim olan yobaz kültür yavaş yavaş da olsa, kenti terk etmeye başladı. Zaten, tutunması da çok zordu. Zira, bunca yıllık bir tarih kentinde kendine yer edinmesinin gerçekten büyük yıkım olacağı anlaşıldı.

Şimdi, bir kez daha kente bakmak gerek. Uygar ve çağdaş bir Trabzon mu, yoksa şiddetin kenti bir Trabzon mu dünya kentidir?