Av.Günfer Erkuloğlu
Sakın Sakın Derken!
Bu yıl eğitim öğretim döneminin başlarında kızıma, yaşıtı bir başka kız çocuğunun anlattığı ve yaşadığını iddia ettiği olay sonrası ana baba olarak cidden çaresiz kaldık.
Çocuk hikayesinde cinsel istismara uğradığını söylemekteydi.
Kızım duyduklarını benimle korkulu gözlerle paylaştığında bir süre cevap veremedim. Söyleyeceklerimi birkaç kez kafamda süzdüm. Zira, halihazırda duyduklarından sebep travmatik bir durumla karşılaşmış küçücük bir çocuğa nasıl cevap verilebilirdi ki..?
Bu konuyu paylaşma kararım, benzer bir olay hafta başı bir başka arkadaşımın kızının da başına gelince, o küçük yavru da dinledikleriyle şaşkına dönüce gelişti.
Olayın elbette ki birkaç boyutu vardı. Hikayeyi anne gözü dışında, bir de icra ettiğim meslek çerçevesinden bakarak ve hakikaten bir taciz var ise takipçisi olmak adına sordum soruşturdum.
Memnuniyet verici ki anlatılanların gerçek olmadığı aile ve öğretmen tarafından birkaç değişik ağızdan teyit edildi.
Her ne kadar memnuniyet verici demiş olsam da, olayın diğer boyutu da en az ilki kadar vahimdi. Çocuk bunları uyduruyor ise senaryosunu kuvvetlendirecek kadar detay biliyordu ve paylaşmaktan çekinmiyordu.
Cinsel algıları çok erken yaşlarda açılmıştı ve bilmeden bu anlattıklarıyla başka çocukları da yönlendiriyordu.
Çok değil 30 yıl evvel, o yaşlarda biz, cinsiyet ayrımı bilmeden, arkadaş, hatta kardeş derdik birbirimize. Farkı fark etmemiş, fark ettirilmemiştik...
Ne acı, diğer her şey gibi mahremin teşhiri de erken yaşlarda sunulur olmuş küçücük çocukların önüne.
Evlatlarımızı pamuklar içerisinde sarmalayıp, kendimizce her türlü tehlikeden uzak tutmaya çalışırken, çocuklar daha fazla sosyalleştikçe, kalabalıklara karıştıkça ördüğümüz duvarların tek tek yıkıldığını görüyoruz.
İşte o an, doğru insan yetiştirmenin tek başına bir çaba ile değil, fakat toplum olarak gayret edilerek atılacak adımlarla olacağı gerçeğini bir kez daha görüyoruz.
Annem yıllarca “Size güveniyorum fakat çevreye değil.” derdi.
Çocukluk ve ilk geçlik yıllarında sıkça duyduğumuz bu cümleyi gereksiz ve hatta anlamsız bulurduk.
Bugün ben de, üzülerek aynı hissiyatı taşıyorum.
Lütfen! Ebeveyn olarak görevlerimiz salt yeme içmelerini, giymelerini ve okula gitmelerini sağlamakla sınırlı değil. Tüm hayatlarının içerisinde olmalı, ne paylaşıyor, ne seyrediyor, neye gülüyor, neden hoşlanmıyor bilmeliyiz.
Gününün büyük bir kısmını televizyon önünde geçiren çocukların yayın akışı içerisinde şahit olmaları muhtemel sahneler hepimizin malumu.
Elbette çocuklarımızı yasaklı bir düzende kilit altında tutalım demiyorum. Fakat denetim şart.
Çeşitli nedenlerle yalnız kalan, günü yardımcılar ya da aile büyükler ile geçiren çocuklar var.
Ama unutmayalım bu insanlar bakıma yardım için varlar. Biz değiller. Evlatlarına eğitim vermekle, onları yetiştirmekle görevli olan bizleriz. Çocuklarımız bizlerin aynası, yansıması.
En önemlisi de çocuklara kulak vermek. Eğer onları dinlersek, bizimle tüm yaşadıklarını paylaşacaktırlar. Anlatılanlar, bir çığlık da olabilir.
Dinleyin, sohbet edin ve okuyun, daha çok okuyun.Ancak bilebilirsek müdahale edebiliriz.
Unutmayalım çocuklarımız sadece bizim ailemizin fertleri değil. Bir nesile şekil veriyoruz ve sorumluluğumuz hakikaten büyük.
Hepimize kolay gelsin..
HAFTADAN NOTLAR:
♦ Çok keyifli, çok bizden bir oyun seyrettim; Gugulumdakiler/Biz Bunu Hiç Düşünmemiştik. Kesinlikle seyredin. Kendinizden çevrenizden çok şey bulacak, kahkahayla gülebileceksiniz. (Bu devirde ender bulunur fırsat malumunuz.)
♦ Giray Kaçar’ın rahatsızlığına evimizin insanına üzülür kadar üzüldük. Güzel haberlerini alabilmek dileğiyle acil şifalar.