Trabzon kimin?

Herkes çok iyi bilir ki çalışma ve başarının olduğu yerde hata ve eksiklik de olur.

Boş oturunca ise "sin külahım görünmesin" anlayışıyla hiçbir şey yapılmadığından hata ve eksiklik de olmaz.

En önemli mercilerin başında da olsanız hizmet yapmamanızı kimse yadırgamaz, hatta sorgulamaz ama yapılan küçük bir iş bile bazı kişileri rahatsız edebilir.

Tüm Türkiye"de olduğu gibi Trabzon"da da bürokrasinin en büyük çıkmazlarında biri bu, bürokratik tembelliktir.

Kurumların başında olanlar görevlerini yaptıklarında belli yerlerden baskı göreceklerini bildikleri için çoğu kez sin külahım görünmesin taktiği ile koltukları işgal ederler.

Ama bu yapıyı oluşturan onlar değil dışarıdakilerdir çoğunlukla…

Asıl rahatsız edilmesi gereken kişiler koltuklarını boş yere işgal ederken, iyi bir şeyler yapma çabası gösteren insanların önünün her daim kesilmesine anlam vermek mümkün değil.

En büyük kayıpları bu yaklaşım doğurmuştur.

Sadece hizmet aşamasında yapılan yanlışlar var ise bunlar gazeteciler tarafından deşifre edilir.

Ancak koltuklarında boş boş oturarak bel fıtığı tehlikesi yaşayan yöneticilerle hiç kimse ilgilenmiyor. Çünkü onlar "Trabzon baronlarının" kanatlarının altında, "dokunulmazlıkları" var.   

Nice insanları gönderdik şehrimizden sırf bu tutumumuzdan dolayı.

Ne işadamları, ne bürokratlar, ne siyasiler, ne sanatçılar terk etti şehrimizi.

Sıkıldılar, bunaldılar, kahroldular ve gittiler…

 

İşin kolayını seçiyoruz maalesef.

"Daha iyisini yapma" çabası göstermek yerine, eforunu başkalarının başarısızlıklarını(!) gözler önüne sermek için harcamak, kişinin başarılı olduğunu ifade ediyorsa orada büyük yanlışlıklar var demektir.

 

Bugün gazetedeki köşelerinde “Siz gelirsiniz, gidersiniz ama biz buradayız. Bu Trabzon bizim.” diyerek ahkam kesen zihniyetlerden bahsediyorum.

 

Trabzon"u asıl terk etmesi faydalı olacak zihniyetler bu zihniyetlerdir.

Bu ziyniyetlerden çok var. Bunlara "baron" diyorlar. Trabzon"a atanacak bürokratlar, gitmesi gereken bürokratlar onlardan sorulur(!).

 

Kişiler başarılarına ve hizmetlerine göre bir yerlere gelmeli.

Yapılan hizmetleri sahiplenme yarışı içinde olan AK Parti ve Trabzon Belediye"sinin tartışmaları bile bahsettiğim zihniyetten daha erdemli duruyor.

 

Yeter ki hizmet yapılsın, kim sahiplenirse sahiplensin. Boş boş oturup da kuyruğuna basan bürokratları tehdit ederek kazanım sağlanmamalı.

 

Trabzon artık hizmet yapan insanları ayırt etmeli. İşini yapan insanların önlerini farklı yollarla kesmek isteyen kişileri de dışlamalıdır.

Yoksa Trabzon, yerinde saymaya devam edecek, Ankara"dan hatır-gönül ilişkileriyle gelecek yatırımları beklemek zorunda kalacaktır. 

Trabzon"u bu insanların tekeline almalarına izin verilmemeli. Trabzon "baronlar" tarafından değil, halk tarafından yönetilmeli.

 

                                                           ***

 

BİR AYSUN KAYACI KAÇ ÇOBAN EDER?

 

Verdiği frikiklerle, yaptığı gaflarla ve televizyonlardaki aptal sarışın rolleriyle biz kadınların ve illa ki erkeklerin gönlünde taht kuran Aysun Kayacı, canlı yayında olmadık alanlara gidip olmadık laflar etmeye devam ediyor.

Hanımefendi daha önce söyledikleri yetmiyormuş gibi, şimdi de siyasete balıklama dalmış ve dağdaki çobanla oyunun aynı değerde olmasını eleştirmiş. Tabi Aysun hanıma oyunun kaç koyun veya kaç çoban değerinde olduğunu soran olmadı. Maksat gazeteler süslensin…

Tabi bakış açısı bu olduğunda herkes benim oyum daha üstün değerde deme lüksüne sahiptir. Çünkü akıllar pazara çıktığında herkes yine kendi aklını alırmış.

Eğer Aysun Kayacı"nın bakışıyla bakarsam çok rahat söyleyebilirim ki benim de oyum onunla aynı değerde olmamalıdır.

Ama demokrasinin güzelliği de bu zaten her insanın eşit temsil edilmesi, eşit hakka sahip olması…

Dolayısıyla bu çağda böyle bir faşizan bakış açısının olması bir yana bunu bir mankenin televizyonda seslendirebilmesi çok garip.

Sorsan demokrasinin ne olduğunu bilmeyen Kayacı hanımefendinin ünlenişi futbolcularla yaşadığı aşklarla başladığı ve yine bol paralı az akıllı iş adamlarıyla devam ettiği için kendini rüya prensesi zannediyordur herhalde.

Ama aslında bilmeli ki her Aysun Kayacı"nın sonu Banu Alkan gibidir, en iyi ihtimalle.

Dağdaki çobanın insanlığı, erdemi, sağlığı ömür boyu sürer de Aysun Kayacı 10 yıl sonra yaptıracağı estetiklerle oyunun ve oyununun değerini korumaya çalışacaktır

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Haber61 Arşivi

Cektir Cuktur Ceğiz Cağız

14 Nisan 2016 Perşembe 15:17

İstanbul ekonomisinin nabzı

12 Nisan 2016 Salı 15:44

Sen önce ağzını temizle!

11 Nisan 2016 Pazartesi 12:48

Bu sezon böyle

11 Nisan 2016 Pazartesi 09:07

Sığınmacılar insan değil mi?

11 Nisan 2016 Pazartesi 08:59

Biri UEFA mı dedi?

11 Nisan 2016 Pazartesi 08:51

UEFA'da Bu Hesap Tutmaz Usta!

01 Nisan 2016 Cuma 13:36

Kuralları yeniden öğrendik

24 Nisan 2009 Cuma 21:06

Trabzon Kazanı

05 Mart 2009 Perşembe 13:07

Sadri Şener neden kızdı...

03 Mart 2009 Salı 18:06