Recep Ergenç
Trabzon'un kalitesi
Geçen hafta, Şehir Plancıları Odasının Zorlu Otelde düzenlediği “Trabzon’da Trafik, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” sempozyumunu (uzmanların bilgi paylaşımı) izledim.
Toplantının başında Şehir Plancıları odası başkanı Kadir Günay’a cevap veren Büyükşehir Belediyesi İmardan Sorumlu Başkan Yardımcısının sert üslubu damgasını vurdu.
Anladık ki Trabzon Belediyesi ile Odanın mahkemeler (yargı) dışında ilişkisi yok.
Bu durumu Trabzon Belediyesinin, Şehir Plancıları Odasına randevu bile vermediğini öğrendiğimizde daha net anlamış olduk.
Diğer taraftan Büyükşehir Başkan Yardımcısının, Şehir Plancıları Odasının Belediyenin nerdeyse her işlemini yargıya taşıdığı ancak diğer Belediyelere benzer davaları açmadıkları, bunu da manidar buldukları iddiası ortamı gerdi.
Rant şehirlerde üretilir
Bilim insanları ve meslek insanlarının ortak görüşü ise imar sorunları yanında,
“Trabzon’da trafik insan için değil, araçları esas alarak yönetilmek istenmektedir. Karmaşanın, keşmekeşin, kalitesizliğin ana nedeni budur” saptaması oldu.
Her gün yeni araçların boy gösterdiği Trabzon’da, araçlar için yollar genişletiliyor, çirkin çelik üst geçitler yapılıyor, trafik rahatlasın diye yapılan Erdoğdu yol genişletme çalışmalarının yanı başına TOKİ binalar dikiyor, vs. vs….
Bütün bu uygulamalar statü sahibi yöneticilerimizin kararları ile işlemektedir.
Çıkardığım ilk ders:
Sistem kurmak yerine kişilerden medet umma, az gelişmiş bizim gibi ülkelerde çok yaygındır.
Bu yaklaşım;
Tek adamlık (kurtarıcı) sonucunu doğurmuştur.
Gelişmiş toplumlar ise her konuda olduğu gibi trafik ile ilgili her kararı
İşleyen 'kurumlara- sistemlere' dayandırmışlar.
Şimdi soralım:
Yollar genişleyecek de ne olacak?
Akan trafik elde edeceğiz.
Kesintisiz akan trafiğimiz olacak da ne olacak?
Araç yoğunluğunu tekrar artıracak.
Neden?
Çünkü herkesi özendirmiş olacağız.
Daha çok sayıda özel aracın trafiğe çıkması sonucunu elde edeceğiz.
Daha çok sayıda özel araç trafiğe çıkarsa ne olur?
Kentte yaşayanlar, bireysel aracı seyahat etmeye yönelecek, akan trafik kısa süre sonra yine tıkalı hale gelecek.
Çözüm nedir?
Konforlu, güvenli, ulaşılabilir, ucuz toplu taşıma sistemlerini kurmaktır.
Örneğin, Akyazı’da 50bin kapasiteli stat yapıyoruz ama bu stada 50 bin kişi nasıl gelir, nasıl gider için tek çözüm yine bireysel “araçlarımız” ya da Trabzon’un kangren yarası minibüsler midir?
Kentlerin kalitesi
Kent merkezleri, insanları hem iş-güç-sağlık-eğitim gibi sebeplerle kendine çeker, hem de insanların sosyalleşme ihtiyacını gidermek için buluşma ve karşılaşmalara olanak veren yaşam alanları sunar.
Kent merkezlerine ulaşım ise, dünyanın her yerinde yaşam kalitesi ölçütlerinden biridir.
Trabzon’un pek çok yeri, yaya ulaşım mesafesindedir.
Buna rağmen taşıma kapasitesi düşük yoğun bir minibüs trafiğine sahiptir.
Ranta dayalı şehirleşme, genişleyen Trabzon ile birlikte minibüsçülük sektörü giderek güçlenmiştir.
Slogan 1: Kaldırımsız bir Kahramanmaraş caddesi oluşturulmalı ve dolmuşlar hariç tamamen yayalaştırılmalıdır.
Tek merkezli Trabzon’a başta çalışmak ve alışveriş için olmak üzere;
Okullara, hastanelere, sağlık kurumlarına ve hatta Trabzonspor’un maçlarına;
köylerden, ilçelerden on binlerce insan gelmekte, sonra geri dönmektedir.
Uzmanlar, bu toplama ve dağıtmayı bilinen hiçbir trafik sistemi ile açıklayamadılar.
İnsanların ilçelerden ve köylerden, coğrafyamıza ve köy yollarına uygun düşük kapasiteli toplu taşıma araçlarıyla (ağırlıklı olarak minibüsler) taşınmasını bir nebze anlayabildiklerini; ancak bu taşımanın kent merkezinin içine kadar olmasını, bu taşıma araçlarına park alanı olarak kentin en gözde mekanlarında yer tahsis edilmesini ise anlamadıklarını ve bunun az gelişmişliğimizin bir nevi göstergesi olduğunu belirtti uzmanlar.
Bir kentin kalitesi, maalesef ki yöneticilerinin verdiği kararların kalitesi ile doğru orantılıdır.
Bu neden önemlidir?
Çünkü;
Kaliteli kentler, yatırımcılar için çekim yaratır. Daha da önemlisi “nitelikli insanı da kendine çeker”. Kaliteli kentlerde sıradan işler yerine yüksek katma değerli işlerin gelişmesine altyapı hazırlanmış olur.
Çoğumuzun çocuklarımızı okutup gurbete göndermemiz bir tesadüf mü?
Boztepe, Söğütlü, Pelitli, Kaşüstü vb yerlerdeki yapılaşmalar ile inanılması zor rantlar elde edildi.
Ortaya çıkan sorunlar ise her olayda olduğu gibi çok arkalardan izlendi.
Odalar, bu sorunlar ortaya çıkmadan seslerini çıkarıp sorunlara işaret ettiklerinde hain ilan ediliyorlar. Ancak çok kez haklı çıktıklarına ise tarih şahittir. (Bakınız: Karadeniz Sahil Yolu)
Çünkü Türkiye’de yerel yönetimlerin geniş çerçeveli bir şehir planı olmadığı gibi, bunu destekleyecek bir trafik master planları da yok. Trabzon’da da yok, İstanbul’da da yok.
O yüzden yerel yönetimlerin, “tekerimize taşı bu meslek odaları koyuyorlar” ifadeleri ile meslek odalarını halka şikayet etmeleri, kimse kusura bakmasın bana bir anlam ifade etmiyor.
Çünkü:
Ulaşımda yoğunluk artıran bugünkü imar çalışmaları, sonuçta şehirlerde geri dönülemez tahribatlara neden olmakta; kent dokusunu tahrip eden, şehirlerin tarihi bölgelerinin karakterini bozan, fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel yönden olumsuz sonuçlara yol açan yapılanmalara yol açmaktadır.
Sempozyumu özetlersem:
Trafik, öncelikle “YAYALAR için ve kaliteli, ucuz ve ulaşılabilir toplu taşıma”yı özendirecek politikalar benimsenerek ve buna göre projeler hayata geçirilerek çözülür.
Hoşçakalın.