ETİK, bireylerin ve toplulukların davranışlarını yönlendiren değerler ve ilkeler bütünüdür. Etik kurallar toplumun düzenini sağlamak, adalet, eşitlik ve refahı artırmak için hem bireysel hem de kurumsal düzeyde bir rehber gibidir. Tarih boyunca toplum ve devlet düzeyindeki önemi, pek çok olay ve dönemde kendini farklı şekillerde göstermiştir.
Toplumların temeli, bireyler arasındaki güven ve dayanışmaya dayanır. Etik değerler, bu güvenin inşasında ve korunmasında kritik bir öneme sahiptir. Antik Yunan'da filozoflar, etik konusuna büyük önem vermiştir. Örneğin, ARİSTOTELES’in "NİKOMAKHOS’a ETİK" adlı eseri, bireylerin erdemli bir yaşam sürmeleri için rehber ilkeler sunar. Aristoteles, toplumun refahının bireylerin erdemli davranışlarına bağlı olduğunu savunmuştur.
Orta Çağ’da ise dini temelli etik kurallar toplumsal düzeni sağlamıştır. Örneğin, İslam dünyasında İMAM GAZALİ, insanın ahlaki değerlerle hayatını şekillendirmesini vurgulamış, bu değerlerin toplumun huzurunu ve düzenini korumada anahtar rol oynadığını belirtmiştir. Benzer şekilde Hristiyanlıkta, AZİZ AUGUSTİNUS, etik kuralların Tanrı ile uyum içinde yaşamın temel taşları olduğunu ileri sürmüştür.
Ortaçağ sosyologlarından etikle ilgili yaklaşımlar;
"Erdemli bir yaşam, akıl ve ahlakın rehberliğinde, bireyin ve toplumun uyum içinde yaşamasıyla mümkündür." İBN-İ RÜŞT-12. yüzyıl
"Ahlak, bireylerin ve toplumların gelişimini etkileyen temel unsurlardan biridir; güçlü bir ahlak, sosyal dayanışmanın temelidir." İBN-İ HALDUN-14.yüzyıl
Devletler, otoritelerini korumak ve vatandaşlarının desteğini kazanmak için etik kurallara uymak zorundadır. Tarih boyunca devletlerin yükselişi ve çöküşünde etik ilkelerin ihlali ya da uygulanması belirleyici olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu'nda "ADALET DAİRESİ" ilkesi, devletin temel dayanaklarından biriydi. Bu ilke, halkın refahını ve devletin devamlılığını sağlamak için yöneticilerin adaletle hareket etmesi gerektiğini vurguluyordu. FATİH SULTAN MEHMET HAN, KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN dönemlerinde uygulanan hukuk ve etik düzenlemeler, imparatorluğun zirveye ulaşmasında etkili olmuştur. Ancak sonraki dönemlerde rüşvet, iltimas, yolsuzluk gibi etik dışı davranışların yaygınlaşması, devletin zayıflamasına neden olmuştur.
Fransız Devrimi (1789), etik değerlerin siyasi düzeyde yeniden tanımlanmasına öncülük etmiştir. "ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK, KARDEŞLİK" ilkeleri, etik temeller üzerine inşa edilmiş bir yönetim anlayışını benimsemiştir. Bu değerler, modern demokrasilerin temelini oluşturmuş ve devletlerin vatandaşlarına karşı sorumluluklarını artırmıştır.
"Etik kurallar, bireyleri topluma bağlayan ve sosyal düzenin devamını sağlayan kolektif bir vicdanın ürünüdür. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiğini ve sosyal dayanışmayı güçlendirdiğini belirtir." EMİLE DURKHEİM 19-20.yüzyıl
Tarihsel süreçte maalesef ki; etik kuralların ihlali, toplumlar ve devletler için yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. İşte size birkaç örnek;
✔️Perlerin Anadolu istikası sonrası yaşanan yıkımlar
✔️Haçlı seferleri sırasında yaşananlar ve sonuçları,
✔️Cengiz Han ve sonrasında Moğollar'ın Asya'dan Avrupa'ya uzanan seferleri sonucunda ortaya çıkan büyük yıkımlar
✔️Coğrafi Keşifler sonrası Batı Avrupa devletlerinin Afrika'da Amerika'da yaptıkları kıyımlar
✔️Nazi Almanyası’nda Adolf Hitler’in etik dışı politikaları neticede yaşananlar
✔️SSCB'nin, Kırım-Kafkas Türklerine uyguladığı asimilasyon-soykırım politikaları ve sonuçları
✔️20. yüzyılda İngitere, Fransa, Belçika gibi ülkelerin Afrika'da; Ruanda, Uganda, Nijer, Çad, Güney Afrika, Kenya, Cezayir gibi ülkelerde sömürgeci uygulamaların travmatik sonuçları ve etkilerinin devamı
✔️Çin'in, Doğu Türkistan'da yıllardır devam eden kıyımların yansımalarının hafızalarda canlılığını koruması
✔️Kendisine yapılanları unutmuş gibi davranan İsrail'in, Gazze'de-Filistin'de yaptığı katliamların devam ediyor olması
Yaşanmış olaylar gösteriyor ki, etik kuralların göz ardı edilmesi sonucu pek çok toplumda dramatik, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, siyasi ve travmatik büyük yıkımlara yol açmış açmaya da devam ediyor.
Cumhuriyet dönemi Türkiye'sinde, bireylerin hak ve özgürlüklerini temel alan, eşitlik, adalet, dürüstlük ve toplumsal dayanışmayı önceleyen bir etik anlayışı oluşturulmaya çalışılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen inkılâplarla birlikte, eğitim, hukuk, kadın-erkek eşitliği gibi alanlarda etik ilkeler esas alınarak modern bir toplum hedeflenmiştir.
Cumhuriyet’in getirdiği değerler; kişisel çıkarların değil, toplumsal faydanın ön planda tutulduğu bir anlayışı benimsetmiştir. Bu bağlamda, dürüstlük, kamu yararına çalışma, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi kavramlar, devlet yönetiminden bireysel ilişkilere kadar hayatın her alanında etkili olmuştur.
Türk sosyologların etikle ilgili yaklaşımlarından;
"Ahlak, bir milletin törelerinin ve kültürel değerlerinin bir yansımasıdır; toplumsal dayanışmayı sağlar." ZİYA GÖKALP
"Etik, bireyin modernleşme sürecinde hem toplumsal hem de bireysel kimlik arasında denge kurmasını sağlayan bir araçtır." ŞERİF MARDİN
"Ahlak, birey ve toplum arasındaki uyumu sağlayan bir bilinçtir ve bu bilinç, insanın özgürlüğüne ve yaratıcılığına dayanır." HİLMİ ZİYA ÜLKEN
Ancak, etik değerlerin korunması ve sürdürülmesi her zaman kolay olmamıştır. Zamanla yaşanan yozlaşma, bireylerin ve kurumların bu değerlere aykırı davranışlar sergilemesine yol açmıştır. Özellikle ekonomik, siyasal ve toplumsal alanlarda yaşanan çıkar çatışmaları, etik ihlalleri artırmış; yolsuzluk, nepotizm ve adaletsizlik gibi sorunlar toplumun güven duygusunu zedelemiştir.
Yozlaşmanın önlenmesi için etik değerlerin hem bireysel hem de kurumsal düzeyde güçlendirilmesi gereklidir. Eğitim sistemi, bireylerin etik bilincini artırmada kilit bir rol oynarken, hukukun üstünlüğü ve şeffaflık gibi mekanizmalar da yozlaşmanın önlenmesinde etkili olabilir. Bu süreçte toplumsal duyarlılık ve katılım da oldukça önemlidir.
Cumhuriyet dönemi etik değerler, bir milletin modernleşme sürecindeki temel taşlarından birini oluşturur. Ancak bu değerlerin sürdürülebilirliği, bireylerin ve kurumların sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve yozlaşmaya karşı kararlılıkla mücadele etmesiyle mümkündür.