Mehmet Şal

Mehmet Şal

Eğitime bakış

Çokça değerlendirmeler yapıp sorunları masaya yatırıp çözüm arayışlarının olması gerektiği bir eğitim öğretim yılını daha geride bıraktık. Öğrencilerimize, öğretmenlerimize, eğitim paylaşlarına şimdiden sağlıklı, huzurlu, mutlu bir tatil diliyorum.

Hakikaten eğitim öğretim üzerine çok konuşulması gereken konular var. Eğitimin yapısal sorunlarından tutun da, öğretmenlerin ekonomik sıkıntılarından, mesleki itibar kaybına, eğitim sosyolojisi ve psikolojisinden tutun da uygulanan yöntemlere, pandemi sonrası yaşanan büyük değişimin getirdiği sorunlara kadar konuşulacak bir dizi meseleler var.

Diğer taraftan her yıl uygulanan LGS, YKS sınavları da ayrı bir mesele... Hele bu yıl yapılan sınavların kalitesi gözönüne alındığında sınavların seçiciliğinin, ayırt ediciliğinin olmaması başka bir tartışma meselesi...Yani neresinden tutarsanız tutun önünüze gelen bir dünya sorun var. Doğal olarak uygulanan eğitim sistemi sonucunda yaşanan başarısızlıklar, büyük hüsranlar var. Eğitimde gitgide kangrenleşen sosyolojik, ekonomik, psikolojik, liyakat, etik, yapısal sorunlar... Daha bir çok konuşulması gereken nice meseleler...

Eğitimde son zamanların en çok gündem olan konusu ise öğrencilerin eğitim durumu, öğrencilik vasıfları, öğretmenlerin ve idarecilerin sürece uyumu, davranış halleri ve sınavların kalitesi...

Salgın döneminde evlerin okul, odaların sınıf, defter - kitapların tabletler olduğu ortamda öğrencilerin ve öğretmenlerin var olan bu alışkanlıklardan kurtulup okul ortamına uyum sağlamaları 2 yıldır tam olarak rayına oturamadı. Çocuklar okulun bitişini ve tatile çıkmayı her zamankinden daha fazla iple çeker oldu. Okul ortamı onları boğan bir yapıya dönüşmüş gibi. Sınıf ortamında öğrenmeye ve eğitime uygun psikolojik durumları oldukça eksikti. Günlük ders saati öğrencilere boğucu geldi. Yıllık süreç zaten bitmek bilmedi. Tüm bunların yanında davranış ve tutumlar bakımından büyük değişime uğradılar. Her olumsuz durumu normalleşmiş gibi gördüler. Etik ve ahlaki değerler bakımından zaafiyete uğradılar. Öğrenciler arasında öğretmenlere, okul idarelerine karşı tutum ve davranışlarda bizce çok anlamsız ama onlarca normalmiş gibi gördükleri yaşamsal karakter geliştirdiler. Ev, sosyal medya ve arkadaş ortamındaki rahatlıklarını, kullandıkları dil ve davranışları okul ortamına taşıdılar. Kısacası pandemi sonrasında daha iyiye gitmeyi beklerken daha da sıkıntılı, rahatsız edici ve yorucu süreç yaşanıyor.

Ders çalışma alışkanlıklarından tutun, okula devam konusuna kadar her durumda çok rahat ediyorlar. Olumsuzları giderme adına eğitimin tüm paydaşlarının gösterdiği iyi niyetleri suistimal edenler oldukça arttı. Sosyalleşme konusunda yaşadıkları travmalar devam ediyor .Psikolojik tedavi gören öğrencilerin sayısı gün geçtikçe artıyor . Anne babalar ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Çözümü zor bir durumla karşı karşıya gelindi. Anlatılacak o kadar olumsuzluk var ki, anlatma ile bitecek gibi değil. Sonuçta öğrenci profilinde her açıdan gerileme gün geçtikçe artmaya devam ediyor.

İşte bu noktada sorulması gereken, sorunları çözme konusunda ilgili mecralar ne yaptı veya ne yapıyor?

Okul yöneticileri ne derece çözümler üretti?

Sorunların kökenine inebildi mi ?

Yeni metotlar geliştirilebildi mi?

Salgın sonrası süreçte eğitim öğretimde dönüşüm sağlanabildi mi?

Sorunlar yöneticileri nasıl etkiledi?
Gibi birçok soru sorulabilir.

Ancak gerçek olan şu ki; salgın sonrası eğitim - öğretim sürecine merkezi yönetim, okul yönetimleri büyük oranda hazırlıksız yakalandı. Eski metotları modernize edip yeni döneme uyum sağlamada, kendilerini yenilemede yetersiz kaldılar. İdareciler dijital kuşakla bütünleşemedi. Dünyadaki değişim ve dönüşümü, eğitimin ve öğrencilerin yaşadığı değişimi olumlu ya da olumsuz olsa da tam kavrayamadılar. Hal böyleyken öğrencilere karşı yeni eylem, söylem, hal - hareket,davranış, tutum geliştiremede zorluk çektiler. Öğrencilerin içine düştüğü durumu net göremediler. Böyle olunca metotlar ve çözümler üretmede yetersiz kaldılar. Yalnızca durumu idare etme yoluna gittiler. Sonuçta okul, idareler, öğretmenler ve öğrenciler arasında her açıdan karmaşa ve çatışma alanın dönüştü. Tabiki , ebeveynleri de unutmamak gerekir.

İşin en önemli ayağı birinci derecede öğrenci ile temas kuran öğretmenler... Pandemi süreci öğretmenleri de doğal olarak değişime zorladı. Ancak bu değişim olumlu mu olumsuz mu? Buna bakmak gerek.

Uzaktan eğitim ile başlayan süreçte öğretmenler okul ortamından büyük oranda uzaklaşmıştı. Sonrasında okula dönüp uyum sağlamaları öğrenciler kadar olmasa da kolay olmadı. Okul sıralarına dönen öğrencilerin yaşadığı büyük değişimi beklemedikleri için yeterli hazırlığı yapamadılar. Karşılaştıkları manzara öğretmenleri şoke etti . Teknolojik altyapı ile oluşturulan eğitimden yüz yüze eğitime geçilmesi öğretmenleri de okul, sınıf ortamına alışmada ve öğrenci profiliyle iletişim kurmada olumsuz etkiledi.

Pandemi öncesi öğrenci öğretmen kaynaşması pandemi sonrasında yerini büyük oranda birbirinden uzaklaşmaya bıraktı. Öğretmen öğrenci ilişkileri artık eskisi gibi değil. Öğretmenin yaşadığı sosyo - psikolojik değişim öğrencilerle temasını zorlaştırdı. Öğretmen öğrenci için rol model olmaktan uzaklaşmaya başladı. Öğretmen kendini izah etmekte, kabul ettirmekte, sınıf içi düzen sağlamada etkisizleşti. Değişen öğrenci profiline ulaşmada gereken metotları geliştirmede güçlük çekti. Tüm bunlara yaşanan ekonomik zorluklar eklenince öğretmenin sosyolojik, psikolojik, ruhsal yapısı da alt üst oldu. Milli eğitim'in yapısal sorunları zaten öğretmeni güç durumda bırakırken okul içi sıkıntılar ve öğrencilerin bu meseleleri de üstüne gelince öğretmenler ne yapacağını şaşırır hale geldi. Öğretmenlere Allah kolaylık versin.

Bu yıl yapılan LGS ve YKS ayrı bir tartışma konusu. Sınavlar öncesi deprem nedeniyle alınan kararların etkileri, sınavların başarı ve başarısızlığı büyük oranda ölçememesi, üst sınıfa geçmenin kolaylaştırılması özellikle açık liselere hiçbir şart aranmadan geçişin sonuna kadar açılması bu konuda Milli Eğitim'in herhangi bir önlem almayarak okulları işlevsiz hale getirmesi, kursların bu açık liselere geçişi teşvik etmesi hem okulları hem öğrencileri hem de eğitim öğretim faaliyetlerini sekteye uğrattığı görülmektedir.

Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeniden hızlı bir şekilde gerçekçi çağın koşullarına ayak uyduran, sorunlara çözüm üreten, okulları yeniden işlevselleştiren, öğretimi etkin ve değerli kılan, yüz yüze eğitimin ne kadar hayati olduğunu, okulların sosyalleşme yeri olduğunu gösteren, okul ortamını öğrenci için mutlu yaşam alanına çeviren büyük bir değişim ve dönüşüm programına ihtiyaç vardır. Bunun başarılması hiçte zor değildir. Yoksa bu haliyle hantallaşan sistem ve sonuçların sürdürülebilirliği olmadığı gibi eğitimde hüsranların en acısını yaşamak içten bile değildir. Tümüyle sonuç ortadadır.

NOT : Şu notu yetkili mercilere iletmek isterim. Acilen Açık Liseye geçiş konusuna el atılmalıdır. Bu hali ile öğrencilerin elini kolunu sallayarak açık liseye geçişlerine müsaade edilmesi yakın zamanda eğitim düzeninde onarılması zor yaralar açacaktır. Olumsuz etkileri artacak, okulların çoğu boşalacak, okullar işlevsiz hale gelecek, eğitim değer kaybına uğrayacak, yüksek öğretime geçen öğrenciler o alanda da sorunların yaşanmasına zemin hazırlayacaktır. Bir kısım liseler, özellikle Anadolu Liseleri 11. sınıftan itibaren terk edileceği için bir mevi 2 yıllık lise durumuna gelecektir. Daha bir çok olumsuzluklar sayabiliriz. Açık Lise konusu bu haliyle ilerleyen süreçte Lise ve Yüksek Öğretimi allak bullak edecektir. Yetkili makamlar acilen tedbir almalıdır. Demedi demeyin !

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.