Krtik eşik-yol ayrımı

Devletlerin yaşamı insan yaşamı gibidir. Nasıl insan doğar, büyür, ölür. Devletler de öyledir. Büyük tarihçi ve sosyolog İbn-i Haldun Mukaddime'sinde devlet-insan ilişkisini mükemmel işlemiştir. Okumayı beceremeyen bir toplum içinde okumanızı tavsiye ederim.

Devletlerin belirli dönemlerde yaşadıkları kritik eşikleri vardır. O eşiği aştığında, sadece kendisini değil, dünyayı da derinden etkileyen, sarsan, şekil veren gelişmelere imza atmakla da kalmaz döneme damgasını vurur. Ancak o eşikte kırılmaya uğrarsa kendi sonunu hazırlayan hadiselere de imza atabilir.

İşte; Türk kültür tarihi 15. ve 16. yüzyılda çağının zirvesine ulaştığı halde, belki gelişmeleri takip edemediğinden, belki olayların sonuçlarını etüt edemediğinden, siyasal rekabetlerden, ulemanın - ilmiyenin ufuksuzluğundan padisahların eski yeterliliklerinin olmamasından velhasıl birçok sebepten geçilecek eşikte, büyük kırılmaya uğratmıştır. Kırılmaya uğradığını hemen değil ilerleyen süreçte anlamıştır. Ancak iş işten geçtikten sonra.

Dünyanın gördüğü eşsiz liderlerinden FATİH SULTAN MEHMET HAN genç yaşında bilgeliği, liderliği, siyaset ve askerlik dehası ile dünya tarihine damga vururken; bilimde, teknolojide, kültür-sanatta, mimaride uzun yıllardır var olan kalıpları, tabuları yıkıp geçmiş, yeni ufuklar açmış, yeni bakış açıları geliştirmişti.

İtalya'dan İstanbul'a Semerkand'a bilim, kültür, sanat insanlarına kucak açmış. Semerkand'dan Ali Kuşçu'yu İstanbul'a davet etmiş. Venedik'ten ressam Gentile Bellini'yi, İran'dan doktor Hamideddim El Lari'yi, VenediktenbYahudi Maestro Jacoba'yı, İspanya'dan kaçan yahudi Eprahim Sandschi'yi, Trabzon 'un fethi sonrası Trabzon'dan Rum âlim Yorgi Amiruki gibi bilim insanlarını himayesine almıştı. Daha nicelerini...

Latince'den Yunanca'ya çok sayıda eseri tercüme ettirmiş. Kütüphaneleri bu eserlerle zenginleştirilmişti. Bilim, kültür hayatının önünü açmış, hem devleti hem bilim kültür hayatını çağ atlayacak kritik eşiğe getirmişti.

Ne yazık ki; Fatih'in eğitimine, ferasetine, basiretine, öngörüsü ve birikimlerine sahip olamayan oğlu 2. BEYAZIT ve çevresindeki siyasal ihtiras, istikbal peşinde koşanların mücadelesi ve dar görüşlü bir kısım ulemanın etkisi ile padişahın çevresinde duvarlar örülmüş, gelenekçi tabular oluşturulmuş ve hem padişah hem saray etki, tahakküm altına alınmıştı.

Düşünebiliyor musunuz? Fatih'in vefatı sonrası iktidar kavgası, mevki makam arayışları karmaşa ve kaosta Fatih'in defni gerçekleşmesi gecikmiş naaşı korkmuştu. İşte bu ortamda yeni girilen tünelin ucuna ilerleyelim. Bakalım tünelde nelerle karşılaşacağız.

Fatih Sultan Mehmet'in Han'ın açtığı kapının eşiğinden geçerken, oğlu 2. Beyazit eşikte kırılmaya uğramış. Dünyaya at gözlüğü ile bakan bir kısım ulema, ikbal peşindeki siyasiler, makam için rekabet eden devlet adamları ve Beyazit'ın kişiliği gereği dönüm noktasında kırılmaya uğrayarak yavaş yavaş 17. yüzyılda içine düşülecek olan vahametinin tohumları ekilmişti. Yüzyıllar sürecek cehalet, karanlık, taassup ve skolastizmin gücü hem bilim kültür insanlarının hem devletin ayaklarına prangalar vurmuştu.

Her ne kadar Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman ile önemli işlere imza atılmış olsada içten içe devletin içini kemiren, boşaltan menfaatçi softalar ve kokuşmuşluk, cehalet, akletmeyi bilimi tercih yerine kendi ikballerini önceleyen ulema zihniyeti merdiven altlarında ,kapı arkalarında kutsal değerleri bilimin uzağında tutarak 17. yüzyıl ile çürümüşlüğün tezahürünü açığa vurmuşlardır.

TÜRK KÜLTÜRÜNÜN; kısa zamanda ihtiras, entrika, ego, basiretsizlik, eğitimsizlik, hurafeler, din bezirganları ve menfaat grupları sayesinde nereden nereye everildiğini bir kaç hadise ile aşikâr edelim.

15 yüzyıl ile başlayan süreçte KEŞİFLER, RÖNESANS, FEODAL yapıların yıkılışı Avrupa ve dünyanın kaderini değiştirirken; İSTANBUL'a bir göz atalım..

Bir papazın refakatinde sultana teklifte bulunduğu iddia edilen KRİSTOF KOLOMB, "2. Bayezid'den, sultanın adına yeni ülkeler keşfedebilmek için emrine gemiler vermesini istedi". Ancak zaten Avrupalıların elinde bulunan kardeşi Cem Sultan'la uğraşan Osmanlı sultanının, tuhaf bir şekilde karşısına çıkan Kolomb'a ne cevap verdiğini bilmiyoruz. Böyle bir görüşmenin olduğu konusunda şaibeler vardır. Ancak önemli olan böyle bir durum karşısında ilgili makamların dönemin gelişmelerini analiz etmedeki yetersizliği veya acziyetidir.

LEONARDO DA VİNCİ 2. BEYAZIT'e bir mektup yazarak;
- Gemilerde suyu çekmek için bir pompa
- Rüzgar ile çalışan değirmen
- Haliç üzerinde Galataya bir köprü
- Talep edilirse Boğazın iki yakasını birbirine bağlayan bir köprü yapabileceğini hangisi istenirse onu gerçeklestirebilecegini iletiyor. Sonucu merak ediyorsunuz değil mi? Cevap verme gereği bile hissedilmemiş. SONUÇ ORTADA: RÖNESANS. Avrupa'nın kalıplarını kırıp bilim kültür sanat mimari bir çok alanda kilise tekeline son verip aydınlanmanın gerçekleşmesi ve devamında Avrupa'nın bugün geldiği nokta...


Yani mesele cehalet zihniyetine teslim olmuş olmak. 2, BEYAZIT ve etrafındakiler, ulemanın malum zihniyeti ile babası FATİH'in yaptırdığı resimleri, heykelleri saraydaki süslemeleri başı yabancı eserleri yok etmek için saraydan çıkartma yolunu tercih etmiş. Dinen uygun görülmeyen anlayışın yarattığı kırılmasının bir tezahürü...

Kanuni Sultan Süleyman dönemi Pargalı İbrahim Paşa'nın idamı sonrası eserlerininin, heykellerinin resimini bahçeye atılması, kırdırılması gibi. Malum zihniyetin örümcek ağı gibi her yeri örerek ilerlediginin bir delildir.

16. yüzyılın son çeyreğinde acı verici bir kaç örneğe bakalım.

Artık padişahlar yanlarında ona yaşananları yorumlayan müneccim başı bulundurularak.

3. MURAT'ın müneccim başılığına getirdiği astronom TAKİYYÜDDİN MEHMET EFENDİ izin isteyerek Tophane sırtlarında İstanbul Rasathanesini( 1571) inşa eder.

TAKÜYİDDİN, İstanbul Rasathanesi’nde 1577 yılı
Kasım ayında gökyüzünde beliren kuyruklu yıldızı farketmiş ve 40 gün boyunca gözlemlemiştir. Yaptığı gözlem sonucunda Takiyüddin; "müneccimbaşı olarak, kuyruklu yıldızın görülmesinin SULTAN III. MURAD’ın hayrına olacağına ve Osmanlı ordusunun İran’a karşı yaptığı savaşın başarıyla neticeleneceğine" dair bir yorum yapmıştır.

Ancak savaşta istenilen sonuç alınamadığı gibi, ülkede veba salgını da başlamıştır. Ayrıca bazı önemli kimselerin ölümü de, bu kuyruklu yıldızın geçişine bağlanmış. Ardı ardına gelen bu olumsuz gelişmeler, rasathaneyle ilgili bir tepkiye neden olmuştur. Dönemin Şeyhülislamı Şemseddin Ahmed Efendi, Padişah III. Murad’a “Gözlem yapmak uğursuzluktur, gözlemevleri bulundukları ülkeleri felakete sürüklerler. Göklerin gizemini (esrar-ı felekiye) aydınlatmaya saygısızca yeltenmenin korkunç sonuçları herkesçe bilinir. Bu işe girişen hiçbir ülke yoktur ki, bayındır iken harap ve devlet teşkilatı yerle bir olmasın.” ifadesini içeren bir fetva göndermiştir. Bunun üzerine, Sultan III. Murad, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa'ya 22 Ocak 1580 günü bir hatt-i humayun gönderip, rasathanenin yıktırılmasını emretmiştir. Top atışları ile rasathane yıkılmıştır.( Nevizade Atai)

Hemen hemen aynı tarihlerde Danimarka Kralı Freidrich desteği ile İsveç in Kassel bölgesinde Tycho Brahe tarafından Urainborg ( Gök Şatosu - Kalesi ) sonrasında yeraltı rasathanesi Stejnebourg ( Yıldız Şatosu- Kalesi) inşa edilmiş. Brahe yaptığı çalışmaları Johonnes Kepler'e bırakarak günümüz astronomi ve uzay teknolojisinin önünü açmıştı. Ya bizde ? Bizimkiler öngörüsüzlük, siyasal rekabetler, kişisel ihtiraslar, ulemanın yetersizlikleri ve taassuplar, kritik eşikte kırılmaya uğramamıza neden oldu. İşte Avrupa'daki yaklaşım ve bakış, işte bizdeki yaklaşım ve bakış.

1632 ) HAZERFEN AHMET ÇELEBİ'yi hatırlayalım. Yapmış olduğu kanatlı araç ile kendini Galata Kulesi'nden boşluğa bırakmış. Boğazı uçarak geçmiş. Üsküdar'da Doğancılar'a başarıyla iniş yapmış. 4. MURAT uçuşu ilgiyle izlemiş. Başarısından ötürü Hazerfen Ahmet Çelebi'yi önce ödülle taltif etmiş. Ancak bu derece bilgili becerikli bir insanın devlet için tehlikeli olabileceğini telkin edenler ve ulema etkisi ile padişah emri ile onu CEZAYİR'e sürgün etmiştir.

( 1633 ) LAGARİ HASAN ÇELEBİ 4. MURAT'ın kızının düğününde roket düzeneği ile yaklaşık 300 metre yükselmiş ardından kanat düzeneği ile başarılı bir şekilde Boğaziçi'ne iniş gerçekleştirmiştir. 4. Murat ve ekranın, halkın meraklı bakışları arasında ilgi ve sevinçle izlenmiş. Padişah tarafından ödüllendirilen Lagari Hasan Çelebi; ulemanın ve kendini rakip görenler ve malum zihniyetin ufuksuzluğu, iş bilmez yöneticilerin yönlendirmesi ile böyle zeki, yetenekli, becerik bir insanın devletin bekası için tehlikeli görülüp KIRIM'a sürgün edilmiştir.

Bu vb. gelişmeler dikkate alındığında padişahlar, yöneticiler, ulema; bilim, kültür, sanat faaliyetlerini destekleyecek yerde bilimden, ilimden, irfandan, istikbalden uzak kalarak cehalete yenik düşmüş. Mevki, makam, para, menfaat peşinde koşanların kurbanı olmuş. Türk kültürü kritik eşikten atlayacak yerde krilmaya uğramış ve geri gidişi uzun yıllar durduramamıştır.

Aynı dönemde ise Avrupa bilim, kültür, sanat,mimar vb alanlarda Aydınlanma çağını hızlı arşınlarken Türk dünyası tersi yönde cehalet denizinin içinde dıştaki gelişmeleri idrak edememiş, kendi içine kapanarak Avrupa'dan kendini soyutlamış. Kendi sorunlarıyla uğraşır olmuş.Durumu fark ettiğinde ise çok geç kalkalınmıştı.

Yüzyıllar sonra Türk kültürü ve bilmi bugün o eşiğin önüne gelmiştir. Atık yol ayrımında kritik eşiktedir. Önunde iki yol var.

Ya yakaladığı eşiği atlama fırsatını iyi değerlendirecek. Kritik eşiği atlayıp tabutların, skolastizmin ayaklardaki zincirlerini kıracak.

Ya da okumayan, sorgulamayan, araştırmayan, üretmeyen, bir eser üzerinden fırtınalar koparan, kahve köşesi muhabbetlerinden, sokaktaki hurafelerden beslenen, birkaç kitap okuyup ahkam kesen hiçlerden, herşeyi bildiğini zannedip hiçbirsey bilmeyen basmakalıp çok bilmiş ukalalara ve cehalette esir olacak. Karar devletin ve milletin...
HANGİ YOLUN SEÇİLECEĞİNİ ZAMAN GÖSTERECEK.

# ARTIK UZUN OKUMAYI SEVMEK, İÇERİĞİ ÖĞRENMEK GEREK.#

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mehmet Şal Arşivi

Gençlik neden yozlaşıyor

16 Aralık 2024 Pazartesi 16:45

Toplumsal Bağların İnşası

09 Aralık 2024 Pazartesi 11:29

Yorum Sizin...

03 Aralık 2024 Salı 09:29

Eğitimin Dünü - Bugünü - Yarını

26 Kasım 2024 Salı 10:06

Yeni Dünya Düzeninde Eğitim -6-

16 Kasım 2024 Cumartesi 11:47

Yapay zeka destekli eğitimde "öğretmen" 5

09 Kasım 2024 Cumartesi 15:59

101. Yılında

29 Ekim 2024 Salı 10:24