"Mahkeme kurumu icat olmuşsa
Kullar rüşvet çeşmesini açsın diyedir
Kaza bela ile dünya dolmuşsa
Kazlar hâkimlere uçsun diyedir"
Seyrani'nin dizelerini bugünkü dile uyarlamış olsak da vaktiyle halkımızın "anahtar, arpa, yem, yemlik" diye de adlandırdığı "rüşvet" günümüze uyan bir olgu değil. Yani ben hiç duymadım, görmedim rüşvet alıp vereni. O işler eskidendi.
Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçmiş diye yazıyor kitaplar. Yıldırım Beyazıt'ın, rüşvetçi kadıları (hâkimleri) bir konakta toplayıp binayı içindeki “değerli eşyalarla” birlikte ateşe vermeyi planladığı fakat buna engel olunduğu rivayet ediliyor. "Efendim, maaşlarını artıralım, rüşvet, hedaye filan almazlar." deniyor ama bu da çözüm olmuyor. Eline çok para geçen zatlar, "Yeter yahu, kefenimize cep yaptırsak bile hepsini götüremeyiz!" demiyor ne hikmetse.
2. Murat, veziri Çandarlı Halil Paşa hazretlerinden ödünç para isterken "Sakın ola ki aldığın rüşvet akçalarından vermeyesin!" diye uyarıyor kendisini. Buna mukabil Paşa'mız, "Yok efendim, ne rüşveti? Hepsi helal paradır. Memur maaşımdan, çocuğun sünnetindeki takılardan filan edindim bu serveti." demiyor. "Rahat olun sultanım. Onlardan değil, atamdan miras kalan kısımdan takdim ederim size." diyerek padişahımız efendimizi rahatlatıyor.
Sonraları Tarihçi Naima Bey, "Parayla makam mevki edinenlerin çoğu gözden düşüp berbat oldu." diye yazsa da kimseyi kandırmayı başaramıyor. 1849 yılına gelindiğinde parlak bir fikir ortaya atılıyor: “Memurlara, rüşvet müşvet almayacağız diye -Kuran'a el bastırarak- yemin ettirelim…”
Bu uygulama başladıktan sonra güzide bir geleneğin sona ermesi beklenir, değil mi? Fakat burada basit bir matematik devreye giriyor: Yemini bozmanın cezası 1 kişiye 10 fitre vermek veya tam tersi. Yani rüşvet değil bir rüşvetçik ile halledilebilecek küçük bir mesele.
Öyküyü bilirsiniz: Şikâyetler üzerine sürgün cezası alan bir kadı, eşyalarını kağnıya yüklerken etrafında toplanan halka sitem ediyor: “Birazcık daha sabredemediniz be akılsızlar! Küpümün altınla dolmasına sadece iki parmak kalmıştı. Oysa yerime gelecek kadı boş bir küple gelecek...”
Öykünün ana fikri şu: “Rüşvetçilere, hırsızlara tahammül edin. Küplerini doldurduktan sonra daha fazlasını istemeyeceklerdir.” Bu bana çok mantıklı geldi. Küplerinin büyüklüğünü ve kaç adet küpleri olduğunu önceden bilirsek hiç mesele değil.