İbrahim Değil
Siz hiç soğutma büyüsü yaptırdınız mı?
Yedi yaşındaki çocuklara “Sevgi nedir?” diye soruyorlar. Yanıtlar şöyle: yardım etmek, iyi davranmak, oyun oynamak, oyuncağı kırılınca arkadaşına oyuncak vermek, hediyeleşmek, sarılmak… “Sevgini nasıl gösterirsin?” diye soruyorlar. Güler yüzle el sallayarak, kucaklaşarak, paylaşarak, oyun oynayarak, birlikte gezerek, saygılı davranarak, sevdiğimizin her istediğini yaparak…
Sonra zaman geçiyor, bu çocuklar büyüyor. Ne oluyorsa o arada oluyor; bencil, narsist, empati yoksunu, zorba insanlar dolduruyor çevremizi. Sevginin tanımı ve ifade şekli değişiyor.
“Oynadığım diziye rol arkadaşı olarak benden daha güzel bir kız gelince derhal yapımcıyla görüşüyorum. Hoş kız filan ama bi yere kadar. Her kadın tek olmak ister. Kadının yaradılışında vardır bu.” demişti bir kadın oyuncumuz. Önce kendini sev, sen biriciksin, en iyi sensin, en önde sen ol… derken ölçü bir yerde kaçıyor işte.
“Çok sevdiğim kız arkadaşımı dövdüm. Ona birkaç kez vurdum, çok pişmanım…” diyor birisi. Aslında kadına el kaldıran biri değilmiş ama sevgi yüzünden oluyor öyle. 4 senelik erkek arkadaşını, sevdiği kız için utandıra utandıra dövmüş bir oğlan. Sevgileri tartıyorsun, biri ağır basıyor işte… Sevdiği insanı sevdiğinden ayırmak için “soğutma büyüsü” yaptıranlar var. Sevdiğinden ayrılsın, biraz da ben mutlu olayım… Ve “iyi günde, kötü günde…” diye başlayıp, hayat arkadaşı bir kötü hastalığa yakalanınca terk edip gidenler var. “Deli gibi seviyordum, o yüzden öldürdüm” namussuzluğuna hiç girmiyorum.
Elbette bu tablonun tam tersi de var ve dünya o güzel insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor. Nihan ile Gürhan boşandıktan sonra arkadaş kalmaya devam etmişler. Günün birinde, hastalanan Gürhan için bir böbreğini vermiş Nihan Hanım.
Böyle güzel örnekler de çoktur hayatımızda. Ama ben özellikle sevgili Muzaffer İzgü ustamı yâd etmek istiyorum.
61 yıl evli kaldığı Günsel yenge hayatının son yıllarında yatalak hastaydı. Yıllarca yüksünmeden eşine baktı usta. “Ona bakmak benim için mutluluk.” diyordu ileri yaşına rağmen. “O, hayatım boyunca yanımda durdu, beni destekledi. Yazılarımdan dolayı sürekli mahkemelik oluyordum. Sen yazmaya devam et, Muzaffer. Ben ikimize de bakarım, diyordu. Şimdi ben nasıl olur da sevgili eşime seve seve bakmam?..”