Mehmet Şal

Mehmet Şal

"Şüheda ayı" Aralık

Türk ulusu binlerce yıllık tarihi boyunca atalarını, vatan ve devlet uğruna can verenleri unutmadı, bundan sonra da unutmayacak. Devlet ve toplum hafızasını hep canlı tuttu , tutmaya da devam edecek.

Kadim tarihten beri Türk ulusu çok kara günler, geceler, aylar, yıllar yaşadı. Çok acılar çekti. Ama yılmadı. Bu acıları beşeri hafızasında hep diri tuttu.

O bilinçle varlığına can kattı. Kurt misali "Türk milleti kışın yediği ayazı" unutmadı. Zamanı geldiğinde taşı gediğine koymasını bildi ve bilecek de. Yaşadıklarından güç alarak oluşabilecek yeni olumsuzluklara karşı direnmesini, dik durmasını bildi. Ama yaşananların bedellerini de yeri geldi ağır ödedi.

İşte Türk tarihinde öyle zamanlarda öyle olaylar yaşandıki "Aralık" ayına denk gelen bazıları; dramatik, acılı, sancılı, hüzün dolu ders niteliğinde olup millet ve devlet hafızasında derin izler bıraktı.

Öyle ki, 20. yüzyıl içinde özellikle Aralık ayına denk gelen şu olaylar; özgürlüğün kıymetini, vatan sevgisini, kahramanlık öykülerini, bazen öngörüsüzlükleri, cehalet ve ihanet çemberlerini, karanlık ve kanlı planları , iç ve dış oyunları, içteki maşaları, kendi menfaatleri için milletin saf duygularını kullananların daha niceleri Türk tarihine damgasını vurdu. İşte Aralıka denk gelen;
" KANLI NOEL ( KANLI KÜVET )", "SARIKAMIŞ DRAMI ", " MENEMEN VAKASI " gibi... Şimdi geçmişe Aralıklara bir yolculuk yapalım.

KANLI NOEL ( KANLI KÜVET)

21 ARALIK 1963. Kıbrıs'ta Yunan destekli Rumların kurduğu EOKA terör örgütünün adadaki Türklere yönelik etnik temizlik yapmak amacıyla başlattıkları olay KANLI NOEL. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne giden yolun taşlarını döşeyen ve Kıbrıs Türkleri için bir dönüm noktası, mihenk taşı olan dramlar bütünüdü.

Yunanistan destekli AKRİTAS planını gerçektirmek isteyen faşist, ırkçı, fanatik yapılanmanın 20 Aralık'ı 21 Aralık'a bağlayan gece Kıbrıs'ı Türklerden temizleyip Rumların egemen olduğu tek milletli devlet haline getirmek için Lefkoşa'nın Tahtakale mahallesinde, Türk Mukavemet Teşkilatı ( TMT ) üyesi Zeki Halil'in kullandığı ve içerisinde kadınların bulunduğu aracı durdurup kadınları aramaya çalışmaları ile başlayan çatışma ve sonrasında KANLIDERE BASKINI . Daha sonra KÜÇÜK KAYMAKLI BASKINI ile Türk mahalleri ve köyleri basılmaya, yağla talan edilmeye ve akabinde Türkleri öldürmeye giriştikleri elim olayların başlangıcı.

Sonrasında AYVASIL baskınında çok sayıda Türk katledilmiş. Şehit olan Türkler, Lefkoşa Tekke Şehitliği bahçesine defnedilmiş.

KUMSAL BASKINI... Lefkoşa'nın Kumsal mevkiindeki bu baskında şehit edilenler içerisinde emekli generaller, Kıbrıs Türk kuvvetlerinde görevli Binbaşı NİHAT İLHAN'ın evinin banyo küvetinde; eşi Mürüvet İlhan ve oğulları Murat, Kutsi, Hakan öldürülmüş vaziyette bulunmuş. O nedenle Rumların bu baskını KANLI KÜVET olarak hafızalara kazındı. Bu baskını vahşet ve barbarlığın sembolü olarak gelecek nesillerin milli hafızasına kazıyıp unutturmamak için bu ev restore edilerek BARBARLIK MÜZESİ olarak ziyaretlere açılmıştır.

Kıbrıs'ın Türkünün bağımsız yarınlara kapı açmasında mihenk taşı olan Dr. FAZIL KÜÇÜK, "TOROS" takma adıyla ömrünü Kıbrıs Türkleri ve Kıbrıs davasına adamış ancak yeri gelmiş vefasızlık görmüş büyük dava adamı Reisicumhur RAUF DENKTAŞ'ı başta olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi minnetle anıyor, gururla yad ediyoruz.

SARIKAMIŞ DRAMI

Rahmetli Mustafa Çalık'ın dediği gibi büyük cihangir, ittihatçı Osmanlı Devleti Başkumandan vekili Enver Paşa'nın yokluk ve yoksulluk içinde kurduğu büyük hayalin drama dönüştüğü 15-22 Aralık'taki başlayan harekatın beyaz ölüme yolculuğun mekanı Sarıkamış.

Sarıkamış'tan Allahuekber dağlarını aşıp Rus işgalindeki Kars'ı tekrar vatan toprağına katmak, Kafkaslar üzerinden Orta Asya yolunun kapılarını açmak uğruna Anadolu'nun saf, tertemiz evlatlarının vatan aşkı ve gönül kuvvetiyle başlayan dramın adı Sarıkamış.

Kışın yeni bastırdığı kahverengi, toprağın beyazla boyandığı, insan tenini jilet gibi kesen tipinin acımasız esintisi, kanı donduran beyaz ölüme direnen ruhların tükenişi Sarıkamış.

Isının sıfırın altında eksi 30'lara varan soğuk ve esintinin içinde göz göze görmezden kimi asker olduğu yere yığılıp kalırken, kimi askerler birbirine sarılıp ısınmaya çalışırken kar altında donup kalırken, kimisi son bir gayretle bir adım daha atmak isterken ölüme yenik düşerken, beyaz ölüm yüce evlatlarımızı mermi sıkma şansı vermeden kucağına teslim almıştı. Binlerce ana kuzu beyaz ölüme yürümüştü.

Sırtında yok, elinde yok, avucunda yok, karnında yok. Asker aç, sefil, perişan. Ama ölüm saçan kar tipinin esintisine bakmadan vatan toprağı için ölüme yürüyüş. Uzun bitmeyen gecelerin yolcuğunda ölüme hücum ettikleri yerdi Sarıkamış.

Sarıkamış şehitleri için Sarıkamış adlı kitabında Kurmay Albay Şerif Bey şöyle diyordu: " yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker. Bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim beni hiç görmedi zavallı çıldırmıştı."

Aralık"ta başlayıp 5 Ocak 1915'te sona eren bu büyük acılar ve dramlar barındıran Sarıkamış Harekatı'nda şehit düşen tüm şehitlerimizi rahmetle minnetle anıyoruz.

Sarıkamış hatırası,

Ben daha ilkokulu bitirip ortaokulu başladığımda okulda öğrendiğimiz tarihi bilgilerinin bilincine henüz varamadığımız o yıllarda, rahmetli dedemin yanına komşu akrabamız sülalemizin en yaşlısı olan "Hacı Aga " diye anılan Sarıkamış harekatına katılmış bir herkesin dedesi gelirdi .

Onlar sohbet ederken bir anda Hacı Aga o günlerini hatırlar ve yaşadıklarını anlatmaya başlardı. Ben de onları merakla ilgiyle dinlerdim.

Hacı Aga cephede yaralanmış ve Ruslara esir düşmüş. Rusya'nın iç kesimlerine götürülmüş. Tütün tarımında çalıştırılmış ve sonra 8 yıl üzerine aylarca süren kaçış ve köye dönüşün sürecindeki yaşadıklarını anlattığı sohbetlerine canlı tanık olmuştum. Tabi öyle ayrıntısıyla anlatırdı. Can kulağıyla dinlerdim.

Şimdi diyorum ki; ne büyük şans onu tanımak. Canlı şahit. Şimdi o çocukluğumda gördüklerimden, öğrendiklerinde yeri geldiğinde yeni kuşaklarla sohbetlerde o şahit anlatımlarını aktarmaktan mutluluk duyuyorum ve gururlanıyorum. Hem Sarıkamış harekatının bilincine, hem bugüne yansımalarına, hem bilinmesine anlamlı bakabilme perspektifine sahip olmanın gururunu halen yaşıyorum.

MENEMEN VAKASI

Binbir türlü zorluklarla, bedeller ödeyerek çocuğundan, kadınından erkeğine verilen büyük emeklerin ürünü ile kurulan cumhuriyetin değerlerine ve kazanımlarına, milyonlarca cana - kana malolan, mücadele veren ruha karşı ihanet sarmalının bir parçası MENEMEN HADİSESİ.

Genç bir yaşta genç cumhuriyetin gencecik asteğmeni Mustafa Kubilay'ın vahşice katledildiği acı gün. Diğer adıyla Kubilay olayı. 23 Aralık 1930.

İzmir'in Menemen ilçesinde öğretmen Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin din kisvesi altında bir grubun saldırısına maruz kalıp şehit düşenlerin acı günü. Genç delikanlı Cumhuriyet'e ve devlete karşı baş kaldırı hadiselerden biri Menemen Vakası.

Bir insanı öldürmekten öte canice insanın başının gövdesinden ayrılması, ağzı kör bir bağ bıçağıyla acımasızca katledilmesi. Bu, ne insana ne ahlâka ne inanca saygının bir eseri olabilir.

Devlet ve Cumhuriyet'in gelecek nesillere baki bırakılması adına dikilen anıtın kitabesinde; "İnandılar , dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz. " deniyor. Devletimizin, milletimizin, vatanımızın, değerlerimizin ne kadar kıymetli olduğunu bunlar varsa özgürce bağımsız irade ile birliktelik içerisinde geleceğe hep beraber yürüyebileceğimiz yolda yaşananlardan herkesin iyi düşünüp ders çıkartması temenni ediyorum. Ders alamayanların durumu aşikâr.

Devlet, vatan, millet, bayrak, inanç uğruna toprağın bağrına düşen canları minnet ve şükranla yad ediyoruz. Mekanları cennet, ruhları şad olsun. Kendi devleti, vatanı, milleti için can veren tüm uluslara ithaf olunur.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum