Tamer Atasoy
Yavuz Ağıralioğlu, partileşme süreci, merkez iddiası ve 2028...
Yavuz Ağıralioğlu, 2023 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi itirazlarını dile getirerek İYİ Parti'den ayrılmıştı. Ağıralioğlu, 29 Ekim itibarıyla kendi partisini kuruyor.
Özellikle İYİ Parti'de Grup Başkan Vekili olarak görev aldığı dönemde, TBMM'de yaptığı konuşmalarla sık sık gündeme gelmişti. Güçlü bir dili ve iyi bir hatip olması dolayısıyla, TBMM'de birçok vekile göre daha fazla öne çıkmıştı. Şimdi de, kendisinin siyasetteki maharetlerinin ne kadar olduğunu, insanları ne derece ikna edip edemeyeceğini göreceğiz.
Siyasette iyi bir hatip olmak elbette önemlidir ancak kitleleri ne derece peşinizden sürükleyebildiğiniz de kilit konulardan biri. 29 Ekim itibarıyla, Ağıralioğlu'nun bu konudaki sınavı başlamış olacak.
Ağıralioğlu, İYİ Parti'de yer aldığı dönemde kendine has siyaset tarzıyla hareket edip, zaman zaman genel merkeze ters düşen açıklamalar yaptı. Hatta muhalif çevrelerden "Cumhur İttifakı'na geçecek" yönünde eleştiriler de aldı. Keza Cumhur İttifakı cephesinde de, Ağıralioğlu'nu AK Parti ve MHP'ye yakıştıranlar oldu. Günün sonunda, ne Cumhur İttifakı'na geçti ne de mevcut muhalefetin içinde kaldı.
Esasında Ağıralioğlu'nun parti kurma kararı, onu yıllar evvelden tanıyanlar için aman aman bir sürpriz değil. Yıllardır siyaset içinde olan ancak kendisini tanıtma ve kabul ettirme sürecini İYİ Parti'de geçirmiş bir isim.
BBP'nin geçmişteki gençlik yapılanması olan, Nizam-ı Alem Ocakları'nda Genel Başkanlık yaptı. Uzun yıllar BBP'de Muhsin Yazıcıoğlu ile siyaset yaptı. 2011 yılında, BBP'de bir Genel Başkan Adaylığı süreci oldu fakat kazanamadı. Ağıralioğlu bu süreçten sonra bir süre siyasete ara verdi gibi görülse de, "Elif hareketi" olarak yorumladığı İnisiyatif Merkezi ile çalışmalarına devam etti. 2018 yılına kadar buradaki çalışmalarını aktif olarak sürdürüp, aynı yılın Mayıs ayında Meral Akşener'in davetiyle İYİ Parti'ye katılıp İstanbul'dan Milletvekili seçildi.
Şüphesiz Ağıralioğlu'nun siyasette kendisini kabul ettirme sürecinde, Akşener'in onu partiye davet etmesi bir kırılma noktasıydı. Hatta Ağıralioğlu'na Grup Başkan Vekilliği görevini verecek kadar da güveniyordu.
TBMM performansı ile gündemdeyken, parti içinde bir kanatta rahatsızlık yarattığı hep kulaktan kulağa konuşulan meseleydi. Nihayetinde Grup Başkan Vekilliği görevinden alınıp, daha az medya önünde olacağı, Türk Dünyası ve Yurt Dışı Türkler Başkanı olarak görevlendirildi. Takip eden süreçte de, Başkanlık Divanı dışında kaldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi partisine yönelik eleştirilerde bulunup istifasını verdi. O dönem yaptığı açıklamalarla yeni bir partinin sinyalini veriyordu.
Önce Ankara'da bir ofis tutup, parti kurma sürecine girmeden uzun süre ölçüp biçti. Parti kurma sürecine gelindiğinde ise, genel merkez binası tutuldu. Ağıralioğlu'nun ekibinde daha önce İYİ Parti'de önemli görevler alan Ayhan Erel ve Emine Küçükali gibi isimler var. Son dönemde Adnan Beker ve Koray Aydın isimleri de geçiyor fakat Koray Aydın'ın bu sürece dahil olma ihtimalini yok denecek kadar az görüyorum. Yine de siyasette, "olmaz" diye bir şey yok. Buna da çok kez şahit olduk.
Ağıralioğlu'nun partisinin duracağı çizgiye gelirsek, kendisinin "merkez" tanımlamaları oldu fakat, "merkez" konumunun uzun vadeli süreceğini düşünmüyorum. Hem kendisi hem de parti çevresine bakıldığında, daha çok milliyetçi muhafazakar bir kanadın olduğu görülüyor. Mutlaka farklı ideolojileri benimseyen isimler de olacak fakat, uzun vadede partinin merkezde kalmasının zor olduğu kanaatindeyim. Bu Türk siyasetinde "merkez" iddiasıyla kurulan siyasi partilerin birçoğunun kaderi gibi.
İYİ Parti de ilk kurulduğu dönemde "merkez parti" iddiasıyla yola çıkmıştı. Ancak milliyetçi aks çok daha yüksekti. Günün sonunda partinin, "merkez" iddiasıyla yola çıkıp daha milliyetçi bir çizgiye geldiğini görebiliyoruz. Pratikte "merkez parti" fikri, "hem sağdan hem de soldan oy alırız" düşüncesiyle makul görünse de, seçmen nezdinde bu tür partiler kabul görmüyor. Bu da bir yana, parti içinde ortak bir fikirde hareket etmeyi zorlaştıran bir unsur oluyor. Nihayetinde de partiler, uzun vadede genel başkan ve a takımda kendisine yakın olan isimlerin ideolojisine doğru evriliyor. Bu nedenle "merkez parti" iddiası, pratikte makul gibi görünse de bence uzun vadeli sürebilecek bir iddia değil. Hele de Ağıralioğlu ve arkadaşları gibi cemiyetçilikten gelen isimler için.
Gelinen noktada Ağıralioğlu'nun acele etmeden, ekibini oluşturarak bir parti kurma aşamasına geldiğini ifade edebiliriz. Türk siyasetinde birçok siyasetçinin "tabelayı asalım, teşkilatları hallederiz" şeklindeki hatasına düşmedi. Birçok il başkanı ve hatta il yönetimlerini tabela asma noktasına gelmeden belirledi.
29 Ekim sonrası, partinin kuruluşuyla birlikte Ağıralioğlu için yeni bir süreç başlayacak. Önümüzdeki ilk seçim, -şayet erken seçim olmazsa- 2028 yılında. Bugün halkta bir karşılık bulunsa bile, bu karşılığı genel seçime kadar diri tutmak da maharet isteyecek. Bakalım bu yolun sonunda, Ağıralioğlu ve ekibi, Türk siyasetinde bir alternatif oluşturabilecek mi? Yoksa yakın tarihteki kurulan birçok parti ve genel başkan ile aynı akıbeti mi yaşayacak?