Mehmet Şal
Hak, Hukuk, Adalet!
Ekmek, su, bir yudum nefes, bedene can veren ruh gibi kişi ve toplumun temel yaşam ihtiyacı, sığınacağı huzur ve güvence limanının anahtarıdır.
Haklı ve hakkı olanın, masumiyetin, dürüstün, namuslunun, mert vatansever her evladın güvencesi, tutar dalıdır.
İşlemediği ve işletilemediğinde insanın kendini sahipsiz, korumasız, güvensiz, boşlukta, ne olacağını bilemediği ve yarınlara bakarken yolunu göremediği ruh, duygu, düşünce ve beşeri yaşamın çaresiz kalmasıdır.
Derin düşünce ve hislerle ülkemin insanını izlerken öyle basit hukuksal işler ve işlemler görüyoruz ki; bunların hukuksal dairede çözülememesi veya uzaması veya ahbap çavuş ilişkisi ile halledilmesi veya komik ve vicdanları inciten sonuçların teşekkül etmesi birey, toplum, devlet ilişkisinde itimat, güven, huzur, asayiş, varlık olma duygusunu zedeliyor. Öyle ki; insan ben neyim, ne için varım, devlet ve yasalar ne için var diye kendini sorgulamaya başlıyor.
Hak, hukuk, adalet hassas terazi gibidir. Kılıç'ın, bıçağın sırtı gibidir. Ağlamakla gülümek, siyahla beyaz gibi keskin hatlar gibidir. Mesele bunu işletmek - işletebilmek, sürdürülebilir hale getirilebilmektir. Hukukun üstünlüğünü, adaletin varlığını genel kabul ve güven hissiyatını, zihniyetini yerleştirme meseledir.
Kalemi oynatırken önüme düşen; incelik, naziklik, içeren şikayetini yazdığı dilekçeyle ilgili makama ileten, eski örnek belge ile karşılaştım.
1928 sonrası hattatlık işini bırakıp İstanbul'da satın aldığı çiftlikte üzüm üretimi ile meşgul olan Mustafa Halim ( Özyazıcı)'in basit de olsa uğradığı zararını gidermek için hak arayışını kendi kaleminden okuyalım.
Şehremini Nahiye Müdürü Yüksek Makamına
Dileğim:
" Tepebağı'ndaki bağımın yanında komşu bulunan Arnavut Fadıl ile Nuri'nin tavuklarının geçen sene olduğu gibi bu sene dahi bağıma hücum ve salkımların üzümlerini tahriple perişan ile harabiyete getirdiğinden, korucu Dilfver'e gösterilerek uyarı ve ihtarlarda bulunmuş ise de sanki yokmuş hiç olmamış gibi addedilmiş ve eskisi gibi tavuklarını salına gezdirdikleri, her an bizi mahve bir senelik bütün bunca emekleri masrafları bir anda heba eylediğinden, bunlar hakkında delil tespiti edilerek ve halen devamına meyan verdirilmemesi hususunda Cumhuriyet Kanunları'nın bahsetmiş olduğu büyük müzahereden yani yardım etme koruma ve özel maddesi gereği cezalandırılması, tavuklarının kapatılması ve bir an evvel zararlarına nihayet verdirilmesini gözyaşlarımla istirham ederim. "
Vatandaşı vatandaş ile karşı karşıya bırakmayan haklının, mağdurun ve mazlumun hukukunu muhafaza eden kimsesizlerin kimsesi vatandaşların özgürce korkmadan kendini ifade edebildiği, bireysel hakların kanun çerçevesinde sonuna kadar kullanabildiği vicdanları kanatmayan karar sürecinin kısa sürede sonuçlandığı, hakkın hukukun adaletin en tepeden en alta kadar herkes için adil yürütüldüğü düzen disiplin sistem milletimizin en doğal hakkıdır diye düşünüyorum.
Böyle bir düzen oluşturmak zor olmasa gerek. İnanıyorum ki; milletimizin inanacağı, güveneceği hukuk düzeni demokrasimizin de rayında girmesini sağlayacak, aksayan birçok yapıyı düzeltecektir.
Türkiye'nin oluşturacağı hukuk ve adalet düzeni çileli Ortadoğu coğrafyasını derinden etkileyebilir. Türkiye'nin rol model olabilması, Ortadoğu'daki karmaşanın azalmasına halkların huzuruna siyasal düzenin yeniden dizayn edilmesine ateşleyici bir unsur olabilir. Ortadoğu coğrafyası özellikle son dönemde yaşananlarla buna büyük ihtiyaç duymaktadır.