Hepimizin yeterince korktuğu ya da bahsettiği bir mevzu olan "beş parasız kalmak" düşüncesi kitapta o kadar gerçekçi ve kendi halini alaya alan şekilde anlatılmış ki hem gerilecek hem de düşüncelerinizi sorgulama gereği duyacaksınız. Nitekim yazar bu durumu şu şekilde özetleyecek: "Yine de çulsuz kalarak kesinlikle öğrendiğim bir-iki şeye değinebilirim. Bütün berduşların ayyaş pislikler olduklarını asla düşünmeyeceğim, işsiz bir adamın yorgun olmasına şaşırmayacağım, sokakta dağıtılan el ilanlarını geri çevirmeyeceğim, şık bir lokantada keyifle yemek yemeyeceğim. Bu da bir başlangıç."
Romanda dikkatimi çeken en önemli şeyse kendimize yer edindiğimiz, beş parasız kalmamayı garantilediğimiz andaki bakış açımız. George Orwell bunu şu şekilde anlatmış:
"Yoksulluğun hoş bir şey olmadığını biliyoruz; hatta bize dokunmayacak kadar uzağımızda kaldığı için ne denli tatsız olduğunu düşünerek kahrolmaktan aslında zevk alıyoruz. Ama bu konuda bir şey yapmamızı beklemeyin. Siz alt sınıflar adına üzülüyoruz, tıpkı uyuz bir kediye üzüldüğümüz gibi; ama şartlarınızın düzelmesini engellemek için elimizden geleni ardımıza koymayacağız da. Tam da bu halinizle çok güvenilir olduğunuz kanaatindeyiz."
*alıntılar*
-"Yoksullukla ilk temas çok ilginç. Yoksulluğu o kadar düşünmüşsünüzdür oysa gerçekte öyle sıradan, öyle farklıdır ki. Siz çok basit olacağını sanmışsınızdır; olağanüstü derecede karmaşıktır. Siz korkunç olacağını sanmışsınızdır; sadece sefil ve yıkıcıdır"
-"Beş parasiz kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte sonunda kaldınız ve hala ayaktasınız. Bu birçok endişeyi gideriyor."
-ilk cümle -"Rue du Coq d'Or, Paris, sabahın yedisi."