Mehmet Şal
Karanlığa taş atmak
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki; neyin ne olduğu belli değil. Akşam yatıyoruz başka, sabah kalkıyoruz başka... Rüzgarda savrulan yaprak gibiyiz. Kafalar karmakarışık... Belirsizlik, karanlıkta yol yürüyen insan misali kaygılar, korkular çökertiyor üzerimize...
İnsanlar güven sorunu yaşıyor.Her gün güven duygusu eridikçe eriyor. Bu erimeyi durduracak bir gelişme de göremiyor. Bir umutsuzluk aldı başını gidiyor.
Kaderine terkedilmiş bir hasta gibi yaşıyoruz. Herkes kendi gemisini güvenli bir limana çekmek için uğraşıyor. Şartlar gereği kimi daha çok emek vererek varlığını devam ettirmeye çalışırken, kimi oturduğu yerden varlığını güçlendiriyor. Kimi hiç bir şey yapmadan hiç bir emek sarf etmeden gücüne güç katmaya devam ediyor. Kimi de varki; ne yaparsa yapsın çırpındıkça batmaya devam ediyor.
Öyle bir dönemdeyiz ki, büyüklerden çocuklara kadar herkes işini gücünü bırakmış, günün vaziyetini konuşuyor onunla vakit geçiriyor. Varsa yoksa tüm mesele günlük cebin durumu ve midenin doyrulması...
Bir umutsuzluk deryası ruhları, bedenleri esir almış. Karnını doyurma derdi ruhları ve cepleri çepeçevre kuşatmış durumda.
Gençlerin gelecek umutları yerle bir olmuş. Gelişecek, üretecek beyinler dışarı yol almak için mücadele veriyorsa ki veriyor, ülkenin geleceği dışa bağımlı olma yolunda ilerliyor demektir.
Beklentisi olmayan bir nesil sizlere ne verebilir? Gelecek korkusu, kaygısı ve yasakların olduğu bir yerde nereye kadar bu gençleri burada tutabilirsiniz?
Ufuktaki belirsizlikler, karanlıklar toplumu ruhsal bir kaosun içine atarki onlar da yeni ufuklar ve yollar aramak zorunda kalır. Bu durumda milletin önemli bir kısmının ne memleket ne devlet ne vatan derdi olur. Varsa yoksa derdi sadece kendi hayatı olur. Maddiyat olur, ekonomik kazanç elde etme olur.
İnsanlar çıkış yolları arıyor ve bu konuda yanlız kalıyorsa, taş attığı hiç bir yerden ses alamıyorsa, umutları tükeniyor demektir. Çırpınmalar bireysel kalıyor, birbirinin omzundan yük alınmıyorsa, zorluklara birlikte omuz verilmiyorsa, hep fedakarlığı birileri yapıyorsa, buna rağmen fedakarlık yapmayanlar kaymağı yiyorsa, oradan ne sonuç ne huzur ne mutluluk ne de çıkış yolu bulunabilir.
Ekonomik çöküntüler arkasından beraberinde toplumsal çöküntüyü getirir. Bu, tarihte hep böyle olmuştur. İnsanlara mutlu hayaller pazarlama sonunda hüsran getirir. Pembe tabloların sürdürülebilirliği yoktur. Sonuçta bir yerde duvara toslanacak demektir.
Tabiki dünyada 2020 sonrası büyük bir ekonomik değişim ve çöküş var. Esas olan bu duruma karşı ne şekilde ne zaman ne türde önlem aldığınızdır. Toplsumsal yapıyı bu durumlara karşı nasıl koruyabildiğinizdir.
Ancak ekonomiyi akışına bırakıp halkın yaşayacağı büyük sorunlara karşı günü birlik tedbirler alınıyor ise, işte o zaman vatandaş ne yapacağını bilemez hale gelirki, vatandaşta günübirlik yaşam yolunu tercih eder. Maalesef buradan da çıkış olmaz.
Vatandaşın sıcak paraya değil, ekonomik korumaya, uzun vadeli ekonomik istikrara, güven ortamına adil ekonomik paylaşıma güvenli bir limana ihtiyacı var. Bunlar olduğunda zaten vatandaşın cebi sıcak parayı öyle veya böyle görecektir.
Üreten ekonomiye, ürete teknolojiye, büyüyen bir sektörel yapıya, adil ve hakkaniyetli ekonomik paylaşıma ihtiyaç var.
Pastadan büyük payı bir grup mutlu azınlık alıryorsa, çoğunluk bir günü diğer güne eklemeye gayret ediyorsa, toplumsal yapının en temel gücü orta sınıf ortada yoksa, temel ihtiyaçlar olan tarım ve hayvancılıkta çiftçisini ve üretimini güçlendiremiyor, üretim ekonomisini işlevsel hale getirilemiyorsa, dışa bağımlılık her alanda devam edecek demektir.
Ekonomik gelişim ve büyüme, vatandaşın ve ülke kasasını doldurmaya yönelik olmadıkça, yolsuzluk ve yoksullukla mücadelede hassasiyet gösterilmedikçe, hukuk herkesi adil şekilde kuşatmadıkça, yapılan yatırımlar ve getirileri herkesin vicdanına cebine yaşanabilir bir hayat olarak yansımadıkça, ülkenin öz kaynakları hoyratça harcandıkça, karasıysa deniziyle ekonomik sahalarda üretim argümanları devreye geçmedikçe, üretecek her türlü insan gücüne sahip çıkmadıkça, insan ve insani değerlere yeterince sahip çıkmadıkça, işleri işin ehli insanlara vermedikçe, siyaseten ve ekonomik şahsi ikbal ve çıkarları memleket ve devlet çıkarlarının önünde tuttukça ne yapılırsa yapılsın gösterişe dayalı ekonomik gelişim kör kuyuya, karanlığa taş atmak gibidir.
Bu ülkenin her evladının kısa zamanda yolunun ve önünün aydınlanmasına sağlıklı, huzurlu, güven içinde, hakkaniyetli, istikrarla istikamet almasına acil ihtiyacı vardır. Belirsizlik ve güvensizlik her alanda insanlarımızın belini bükmeye devam edecektir.