Mehmet Şal
Millet olmak
Devlet olmanın ön koşulu, millet olabilmektedir. Millet olmak; dilde, tarihte, coğrafyada, kültürde ahlaki değerlerde bir olmak demektir. Aynı dili, aynı tarihi değerleri paylaşabiliyorsanız millet olabiliyorsunuz. Bu paydaşlarda yer alamazsanız tarihin sayfaları içerisinde yok oluyorsunuz. Millet olabiliyorsanız varlığınız güçlü bir şekilde devam ediyor demektir.
İnsanlık tarihine bakıldığında bir kısım milletler bu unsurlarda birliktelik oluşturamadığı için yerle bir olmuşlardır. Ancak biz Türkler, bu değerlerin birçoğunu bünyesinde barındırdığımız için bugüne ve geleceğe varlığımızı taşımaktayız. Her ne kadar zaman zaman bozulmalar görülse de zengin bir dilimiz, tarihimiz, ahlaki değerlerimiz ve kültürümüz var. Bu değerlerin oluşumunda, kadim tarihi geçmişimizin birikimleri önemlidir.
Biz Türkler; bugüne gelinceye kadar ahlaki değerlerini korumamızın, dilinin güzelliğini yaşatmamızın, tarihi zenginliği maddi ve manevi değerlerine bağlılığı sürdürmemiz millet olma yolunda ilerlememizde rehberimiz olmuştur.
Adalet, eşitlik, hakkaniyet, hoşgörü anlayışı, birbirine her yönüyle saygı duyma, birbirine tahammül etmek, her türlü görüşe saygı duymak vb. anlayışlar bireylerin bir arada yaşama, birbirine bağlanma, bütünleşme ve millet olabilme yapısını geliştirir. Devlet; bütün bu anlayışları, fikriyatları vatandaşlarının yaşamasına zemin hazırlıyorsa millet olabilme anlayışı da oluşuyor demektir. Orta Asya'daki yaşam sürecinde millet olma kimliğini yakalamış bir millet olabildik.
Türkler, uygarlıklar içerisinde millet olmayı başarabilmiş ender uluslardan biridir. Millet olma yolunda ilk adım olan aile kültürü genele yayılınca millet bilinci topluma egemen olmuştur. Millet olabilmede en etkin unsurlardan biri de ahlaki ve dini öğeleri doğru bir şekilde aile ve toplum hayatına egemen kılarken yanında milli değerleri birlikte aşılamak önemlidir.
Türk tarihine bakıldığında İslam'a kadar genel olarak milli, ulusal yapı öne çıkmıştır. İslamiyet'in benimsenmesi sonrasında ise millet anlayışımız dinle harmanlanmıştır. Milli ve manevi değerler, maddi ve manevi kültürün bütünleşmesi ile İran, Anadolu coğrafyasında yeni bir kimliğe büründü. Türkistan'da milli yapı batıya yönelme sonrasında birçok kültürü, ulusu bir araya getiren bir yapıya dönüştü. O nedenle millet aylayışı, bu coğrafyalarda özellikle Anadolu'da ister istemez yeni bir kimliğe imza atmıştır. Artık ulus yapısından çok uluslu yapıya geçilmiş, neticede Anadolu'da önce Türkiye Selçukluları ile sonra daha gelişmiş bir millet yapısı Osmanlı Devleti bünyesinde oluşmuştur. Özellikle Osmanlı Devleti'nin sahip olduğu coğrafya, Türk ve azınlıklar nedeniyle; dilleri, dinleri, yaşamları, gelenekleri, kültürel değerleri Osmanlıyı yeni bir yapılanmaya muhtaç bırakmıştır… Devlet varlığını tüm hakim olduğu coğrafyalarda egemen kılabilmek için bu yapıyı lüzum görmüştür.
Osmanlı'da lüzum görülen bu millet yapısı nasıldı?
- Hiç bir topluluğun inancına karışılmamış, inancını yaşamasına zemin hazırlamıştır.
- Egemenliğindeki toplumların kültürlerini yaşamasına imkan sunmuştur.
- Toplulukların dillerine, gelenekler - göreneklerine müdahale etmemiştir.
- Hakimiyet altındaki toplulukların bulundukları bölgedeki ekonomik, sosyal hayatlarına müdahale etmemiştir. Tabi ki vergi vb. uygulamalara uymaları şartı ile...
- Adalet kavramını hakkaniyetle uygulamıştır.
- Liyakayti idarecileri görevleri getirmiştir.
- İstimalet politikasını etkili uygulamıştır.
- Halkın tümü üzerinde hoşgörü anlayışını egemen kılmıştır.
- Sevgi, barış, kardeşlik anlayışını hakim kılmıştır.
Derinlemesine daha birçok birleştirici unsurları uygulayarak halkın birleşmesi ve bütünleşmesi sağlanmıştır.
Ne yazık ki; 16. yüzyılın sonlarında ve 17. yüzyılın başlarından itibaren millet sisteminde çözülmeler olmaya başlamıştır. Maalesef her zaman yaşadığımız başta; yönetimsel sorunların görülmesi, merkeze bağlı tüm alanlara sirayet etmeye başlamıştır. Bu durum halkın da ayrışmasına sebep olmuştur.
Çok sayıda topluluğu bir arada tutan Osmanlı Devleti 19. yüzyılın başlarında azınlıkların Fransız devrimi sonunda İngiltere, Fransa, Rusya gibi devletlerin kışkırtmaları, milliyetçilik akımının etkisini kullanarak Osmanlı Devleti'nin parçalanmasını için faaliyetlerini artırmışlardır. Milliyetçi hareketler Osmanlı'nın oluşturduğu "millet sistemini" yerle bir etmiştir. Artık Avrupa merkezli bir yapılanma başlamıştır. Osmanlı Devleti'nin içindeki bazı yöneticiler ve aydınlar dünyanın yeni düzeninden etkilenerek Osmanlı millet anlayışının sonunun geldiğini görmüş, yeniden aslına dönmeye yönelik anlayışlar, düşünceler oluşmuştur. 19.yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı içerisinde Türk kimliğine dönüş hareketi başlamıştır. Özellikle Osmanlı ordusu içerisinde bir kışı subay kadrosu, ulus devlet ve millet yapısının kaçınılmaz olduğunu görmüş ve bunun oluşması için mücadele vermeye başlamışlardır.
Ziya Gökalp, Yusuf Akçura vb. aydın- fikriyatçıların Türk kimliğine yönelik anlayışları Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile cesaretle uygulamaya konmuştur. Bu mücadele başarıya ulaşınca meyvesini vermiş, Türkiye Devleti ve Türk milleti yapısı hayat bulmuştur. Aslında Asya'dan ulus - millet olarak yola çıkan Türkler yeniden aslına dönmüş oluyordu.
Türkiye coğrafyasında yaşayan herkesin üst kimliğinin Türk milleti olarak kabul edildiği beyan edilmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgede ve dünyada etkin küresel güç olma hedefinden rahatsız olan güçler bu millet yapımızı bozma adına birçok politika uyguladılar, uygulamaya da devam etmektedirler. Dünyanın büyük güçleri güçlü bir Türkiye'nin olmaması için hem dışarıdan hem içeriden birlik olup millet yapımızı bozmak için dil, din, mezhep, Kürt - Türk, Alevi - Sünni, sağ - sol vb. unsurları kullanarak milletimizi birbirine düşürme, kamplaştırma, ayrıştırma politikalarını kaşımışlar ve kaşımaya çalışmaktadırlar. Maalesef içerimizde bulunan bazı odaklar, dış güçlerin oyunlarına geliyor veya işlerine öyle geldiği için onların maşası durumuna düşerek "Millet olma" yolunda atılan adımları sekteye uğratılıyor.
Bahsettiğimiz hususların yanında terör, darbeler ile millet yapımızı bozmaya yönelik girişimlerde bulunmuşlardır. Ama Türk milleti bu oyunları tersine çevirmiştir. Bu girişimler "Milli birlik" olgusunun güçlenmesinde etken olmuştur... Özellikle 1980 sonrası dış güçler ve içteki uzantıları Türk milleti üzerindeki toplum mühendisliği yapmaya çalışıyorlardı ancak Türk milleti buna pirim vermemiştir. Aziz milletimiz her defasında bu oyunları bozmuş ve kendi yolunda yürümeye devam etmiştir.
Son yıllarda yükselen anlayış olan milli yapıların güç, kuvvet kazanmasıdır. Küresel güçler bu yapının çökmesi için her türlü hamleyi yapmaktadırlar. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuvvet kazanan milli yapısının bozulması için ülkemizi her yönden bilhassa sınırlarını tehdit altına almaya çalışıyorlar. Karadan denizden havadan çembere alınmaya çalışılıyor. Siyasi, ekonomik açıdan teslim alınmaya çalışılıyor.
Dıştan içe dönük bu hamleleri boşa çıkarmak için devletin siyasilerinden tüm kurumlarına kadar akıllıca politikalar izlenmelidir. Bölgesinde ve dünyada yanan gelişmeleri iyi etüt etmeli ve zamanında önlemler almalı, politikalar geliştirmelidir. Her şeyden önce devlet aklı, içte milli birlik ve beraberliği güçlü kılmalıdır. Çünkü; dışta güçlü olmanın ve sözü geçer olmanın yolu içte birlik olmaktan geçer. Bu bağlamda küresel yapı içerisinde yer alabilmek için millet yapısını hakim kılmak gerekiyor. Bu doğrultuda milli ve manevi değerleri toplum geneline benimsetmek gerekmektedir. Ancak o şekilde birlik olup millet yapımızı etkin kılabiliriz.
Bu noktada görev; devlet aklına, siyasi otoriteye, ilgili kurumlara ve bilinçlenmiş vatandaşlara, yetişkin bireylere ve şuurlu ailelere düşmektedir. Geriye dönük dersler çıkarmalı, aynı yanlışlar yapmamalıdır. Hele 21.yüzyılın içerisinde yaşananları ve devletimiz üzerinde oynanan oyunları görünce, ilgililer potansiyel güç olan milletimiz için gerekli politika ve hassasiyeti uygulamalıdır. Yeni yüzyılda uygar medeniyetler arasında zirve noktasına ulaşmak istiyorsak, milli güç unsuru olan millet kimliğimizi öne çıkarmalıyız. Bunun için yeniden diline, dini değerlerine, tarihine geleneklerine ve göreneklerine, ahlak değerlerine, bayrağına, marşına vb. kültürel tüm değerlerine sahip çıkmalıdır. Artık yeni yüzyılın yükselen değeri ulus millet anlayışını Türk ulusu olarak etkin kılmalıyız. Yaşadığımız çağın parlayan yıldızı olmak için... Bölgesel ve küresel aktör olmak için devlet millet el ele...
Gökkubbe altında nefes alacağımız yer Anadolu…
Anadolu'nun bağrında tek vücut olmuş Türk milleti...
Yarınlar selam bekler,
Yaşasın Türk milleti...