Mehmet Şal

Mehmet Şal

Nice 19 Mayıslara

Yokluk, yoksulluk, yıkım, felaket  içine düşmüş Türk milletinin, bilek ve yürek gücüyle batıya karşı haykırışının sembolüdür 19 Mayıs.

1. Cihan harbinde cephelerde yaşanan yıkım ve felaketler sonrasında imzalanan 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Trakya ve Anadolu'nun batılı devletler ve maşalarının postalları altında ezildiği o günlerde milletin izzeti, şerefi, haysiyeti, ırzı, namusu ve canı tehdit altına girmişti. Anavatan'ın üzerini kara bulutlar kaplamıştı.

Osmanlı yönetimi olanları kabullenmiş, mütareke gereği  orduları dağıtmış, ordu komutanlarını İstanbul'a çağırmış ülke savunmasız hale gelmişti. Taht merkezi İstanbul batılı güçlerin işgaline uğramıştı. 

Padişah olaylar karşısında eli kolu bağlı çaresiz kalmış işgal kuvvetlerinin kuklası haline gelmişti.  Damat Ferit hükümeti batı ile işbirliği yaparken işgallere karşı tepki koyanları sindirme çabasındaydı. Mütareke basını  milleti ve vatanı yok saymış milletin aleyhine yayımlar yapıyor, işgallere çanak tutuyordu. 

Her biri kendi koltuğunu, makamını, ekonomisini kazanımlarını koruma peşinde koşarken millet kendi kaderine terk edilmiş, sahipsiz bırakılmıştı. Milletin onuru, şerefi, izzeti ayaklar altına alınmıştı. Emperyalistlerin kulu kölesi olmuş İstanbul yönetimi ve avanesi işgallerle başlayan kan, zulüm, gözyaşına tepkisiz, kayıtsız kalıyor, ülkenin işgaline ve halkın yaşadığı zulme duyarsız kalıyordu.

Bu tablo karşısında halk  durumu kabullenmeyerek  başkaldırmaya başlamıştı. Tüm olumsuzluklara yıkıma rağmen bir kısım vatansever, bağımsız yaşama arzusuyla bulundukları bölgelerde direniş başlatmıştı. Yerel örgütlenmeler, cemiyetler ve silahlı birlikler kurmuş bulundukları sahayı düşmana karşı koruma içgüdüsü geliştirmişti. Vatanseverlik, özgürlük, milliyetçilik karakteri taşıyan bu örgütlenmeler işgallere ve ihanetlere sessiz kalmayacaklarını gösteriyordu. 

İşte bu ortamda İstanbul'da bulunan Osmanlı'nın iyi yetişmiş, donanımlı, kültürlü, cengaver, cesur subayları yaşanan hazin tabloyu reddediyor çözüm arayışına giriyordu. İstanbul'da bulunan Mustafa Kemal ve arkadaşları siyasi yoldan işgalci kuvvetlere karşı koymaya çalışıyor ancak  sonuçsuz kalıyordu. Artık tek  çarenin " sine-i millete " dönmek olduğunu görmüşlerdi. 

Komutanlar çeşitli görevlerle Anadolu'ya geçerken Mustafa Kemal de  uygun bir fırsat arıyordu. O sırada Samsun ve Doğu Karadeniz yöresindeki olaylar gerekçe gösterilerek  bölgenin asayiş ve güvenliğini tesis etmek için 9. Ordu müfettişliği kurulmuştu. Başına da  Mustafa Kemal getirilmiş, böylece aradığı fırsat ayağına gelmişti.

14 Mayıs günü Sadrazam Damat Ferit Paşa Samsun görevi konusunda bilgi vermek için akşam yemeğine Mustafa Kemal'i davet etmiş. Çıkışta Cevat( Çobanlı ) Paşa ile yürürken düşünceli hali üzerine

Cevat Paşa: Bir şey mi yapacaksın Kemal ?

Mustafa Kemal: Evet paşam  bir şey yapacağım.

Cevat Paşa: Allah muvaffak etsin.

Mustafa Kemal: Muhakkak muvaffak olacağız diyerek direnişin, özgürlüğün, bağımsız iradenin kararlılığını zihnine yerleştirmişti. Artık bu düşünceyi eyleme dönüştürmek kalmıştı.

15 Mayıs günü İzmir işgal edilirken İstanbul Hükümeti 
vali ve komutan değiştirilmişti.

Kolordu Komutanı A.Nadir Paşa, askerlerini kışlaya topladı, karşı koymadı. İşgalcilere gerekli kolaylığın gösterilmesi için emir verdi. Teslim olurken, kışladan beyaz bayrakla ilk çıkan Nadir Paşa oldu.

-“Yaşasın Venizelos” diye bağıran İzmir Valisi İzzet Bey, işgalcilerle işbirliğini kabul etti.

-Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa da İstanbul Hükümeti’nin istekleri doğrultusunda işgale sessiz kaldı.

-Yunanlı bir teğmen, Nadir Paşa’ya işgale karşı gelmediği halde birkaç tokat attı. Başta Ali Nadir olmak üzere, Türk askerlerini Kordon boyundan yürüterek “Zito Venizelos” diye bağırtıyorlardı. Nadir Paşa, daha sonra Padişahla birlikte Milli Mücadele karşısında  yer aldı.

-Vali İzzet Bey Yunan gemisine götürülürken yanındaki oğluna,“Seyfi oğlum, Zito bağır, Zito bağır.¨diyordu.

Bağırmayı reddeden Albay S.Fethi Bey dipçik ve süngüyle şehit edildi. Ordu “tek kurşun atmadan”, İzmir'i işgalcilere teslim ediyordu. Yaşanan bu acı hadise Mustafa Kemal ve arkadaşlarını derinden etkilemiş, İstanbul hükümetinin teslimiyeti ihanetini ve işin boyutunun nereye varacağını ortaya koymuştu.

16 Mayıs günü padişah Vahdettin ile görüştükten sonra Kızkulesi açıklarında Bandırma gemisine binip yola çıkan Mustafa Kemal Karadeniz'in karanlık, azgın, dalgalı sularında her türlü  tehlikeye rağmen sağ selim 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basmış özgürlüğün ateşini ilk kez burada yakmış, büyük devrimin fitilini burada ateşlemişti.

Güneşin bulutlar arasından ışıklarının süzülmesi gibi, hürriyetin bağımsızlığı milli iradenin ışıkları Samsun semalarından yıkılmış, çökmüş, umutsuz, teslim olmuş, başları öne eğilmiş  beden ve ruhların üzerine düşmeye başladığına şahit olunuyordu.

19 Mayıs'ta Samsun'dan Ankara'ya varan yolculuğun ilk ayak seslerini duyduk. Millete umut ışığı olmuş. Her şeyinden vazgeçmiş vatan evlatlarına enerji olmuş, küllerle örtülü közlerin yeniden alevlenmesine üfleyen nefes olmuş. Milletin iradesine vurulan pranganın kırılması  için ilk adım atılmıştı.

19 Mayıs  günü Samsun'dan-Ankara'ya; öncelikle bağımsızlık sonrası milli iradeyi önceleyen adımların habercisi, programı,hedefi oldu.

Bağımsızlığa ve millet iradesine giden bu yol Türk milletine umut oldu, ışık oldu. Mustafa Kemal örgütçü kimliği ile bu kutlu yolun öncesi lideri oldu, olmakla kalmayıp ezilen horlanan aşağılanan esir edilen zulme uğrayan sahipsizlerin sahibi önderi oldu. 

Geleceğin ve gençliğin umutlarını yeşertti. Umutlu yarınların kapısını araladı. İnsan hak ve hürriyetlerine,  Cumhuriyete, demokrasiye,  sosyal hukuk düzenine, hoşgörü düzenine, ulus devlet yapısına, eşit yurttaşlığa ve ulusal iradeye sahip olma yolunda ilk taşların döşendiği yer oldu 19 Mayıs.

Şimdi sıra gençlerde... Kutlu davanın neferleri aziz vatanın evlatları ana kucağı vatanın çocukları emanet sizindir. Bu emanete sadece sahip çıkmayacaksınız onu yarınlara yani yeni nesillere yücelterek taşıyacaksınız. Sizin birinci vazifeniz budur. Buz vazifede bir an olsun geri dönmeyecek zorlukları yenerek geleceğin yolunu aydınlatacaksınız.

Bu vesile ile 20 yüzyılın Büyük lideri başbuğu Mustafa Kemal Atatürk'ü silah arkadaşlarını aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi yad ediyor, müstesna hatıraları önünde eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Mekanları cennet, ruhları şad olsun. Ey Türk Gençliği !  Bayramınız kutlu olsun.. Nice kutlayacağımız yüzyıllarınız olsun.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.