Geçen hafta İstanbul’da, yani suyun başında,
Başbakan’ın, Ekonomi Bakanı ve AB Baş Müzakerecinin de katıldığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)’ in İstanbul Kongre Merkezinde (28,29 ve 30 kasım 2013 tarihinde) düzenlediği ve dünyadan da pek çok ünlü konuşmacının katıldığı “inovasyon haftası” etkinliğini izledim.
Toplantıda; “Ülkemizin, dünyanın en büyük on ekonomisinden birini yaratmasına nelerin etki yapacağını ve bunu nasıl yaratacağız” sorununa yanıt arandı.
Ülkemizin durumu şu: Teknoloji kullanarak (başkasının ürettiği teknolojiyi kullanarak) yarattığımız ekonomi sürdürülebilir değil. Bilgi en değerli varlık, her gün yenileniyor. Teknoloji ise katlanarak ilerliyor. Sattığımız az, aldığımız fazla. Bütçe açık veriyor. Borçlanıyoruz. Borca faiz ödüyoruz… Dünyanın onuncu büyük ekonomisini yaratmak için 500 milyar dolarlık ihracat hedefini nasıl yakalayacağız?
Sonuç: Takip eden değil, takip edilen olmalıyız: bilgiyi üretmeliyiz.
Ne yapmalı?
Yüksek katma değerli ürünler üretmeli;
Ürettiklerimiz, alın teri kadar “akıl teri” ürünü olmalıdır.
İyi örneklerden biri Almanya: Ürettiklerine akıl teri (inovasyon) katıyor. İhraç ettiği ürünlerin kilogramını 4.5 dolardan satarken, biz 1 doları zor buluyoruz.
Aslında yanıt basit olarak:
Ezberci eğitim sisteminden kurtulmamız lazım, şeklinde ortaya kondu.
Kurtulursak ne olacak?
Egosu küçük , kalbi büyük , zihni berrak, elleri hızlı gençler yetiştireceğiz.
İnovasyon (yeni, yenilikçilik) yapma kabiliyetimiz artacak.
Artacak da ne olacak?
Yüksek katma değerli ürünler üretebileceğiz.
Üreteceğiz de ne olacak?
Bu sayede 60 milyar dolar cari açık azalacak.
Azalacak da ne olacak?
Hedef 2023’de 500 milyar dolar ihracat yapan ülke olacağız; fert başına milli gelirimiz 25bin dolara yükselecek.
Milli gelir nedir?
Ülke vatandaşlarının, ülke içinde ve dışında (hesap yılı içinde) yarattıkları katma değerler toplamıdır.
Peki, katma değer nedir?
Belli bir ürünün (mal veya hizmet) satış fiyatından, o ürünü meydana getirmek için başkalarından satın alınan şeylerin bedeli düşüldükten sonra kalan miktar (kar)dır.
“Televizyon”, yükte hafif-pahada ağır bir üründür.
“Çimento” ise tersidir. Televizyonun satış fiyatı içinde katma değer çoktur. Çimento da azdır.
Kumda da öyledir. Kum ne zaman cama ya da bilgisayarın ana parçalarından biri olan çip haline gelir işte o zaman yüksek katma değere dönüşür.
KATMA DEĞERİN % 85’İ EMEKTİR
Hangi ürünün katma değeri yüksektir: Hangi ürünün üretimi, hammadde tedarikinden, nihai kullanıcının eline geçinceye kadar “daha çok sayıda ve daha yüksek ücretli” insana iş imkânı yaratıyorsa odur.
Kritik eşik ise aksamayan demokrasi ile ekonomik büyüklük yaratmanın paralel gitme zorunluluğudur. Unutmamak gerekir ki: Demokrasisi aksayan bir ülkenin ekonomisi felç oluyor.
TRABZON’DA YÜKSEK KATMA DEĞER
KTÜ’de “bitki merkezi”nin kurulacak olmasını çok ama çok önemsiyorum. Bu merkez Trabzon’un sahip olduğu, ekonomik değeri olan bitkileri yüksek katma değerli ürünlere dönüştürecek.
KAZLARIN V UÇUŞU
Bilinen: Bu uçuş yöntemiyle uzun mesafeleri daha kolay kat ettikleridir.
Unutulmamalıdır ki: Her kaz kanat çırpar ve önde, sağda, solda ya da arkada uçmalarını dert etmezler.
Yüksek katma değer üretmeye yarayacak bilgiyi üretmek kadar, uygulamak için aktif ve rekabetçi bir piyasaya da ihtiyaç duyulacağı unutulmamalıdır.
Prof. Dr. Atalay Sökmen ve Prof. Dr. Münevver Sökmen’in merkezin kurulmasına olan katkılarını, inovasyon kongresi boyunca çok konuşmacının işaret ettiği “yüksek katma değerli ürün” cümleleri ile tekrar tekrar anımsadım.
Ana sorunumuz girişimci ile bilimin dil sorununu aşmakta olduğunu düşünüyorum.
Her düştüğümüz yerden sadece üstümüzü silkeleyerek kalkmalıyız.
Saygılarımla.