Mehmet Şal

Mehmet Şal

Ahlâk Abideleri

Milletleri ayakta tutan, güçlü kılan, sosyal yaşamda birlik ve beraberliği sağlamlaştıran, toplumda güven ve itimat duygularının tesisinin çimentosu ahlâktır.

İnsanı insan yapan, vicdanı ve merhamet duygusunu
canlı tutan, sevginin ve saygının can damarı ahlâktır.

Sosyal adalet, sosyal hukuk devletininin ve toplumsal barışın inşasında birleştirici değerler bütünüdür ahlâk.

İnsan ve insanlığın hamuru, gıdasıdır ahlâk.

İnsanın ölene dek varlığını anlamlı kılan, toplumun yaşamsal zemini ve insanlığın ortak değeridir ahlâk.

Karakterli, onurlu yaşamın ve sonrasında insanın arkasından hoş sada bıraktıran temel taşıdır ahlâk.

Yani, "Ahlâk " varsa karakterli insan; huzurlu, mutlu toplum var.

Maalesef son yıllarda özellikle son günlerde herkesin gözü önünde cereyan eden, gündemden düşmeyen, gün geçtikçe yeni ifşaatlar, pislikler, şahsi ve örgütsel hukuksuzluklar hem bireysel hayatta hem cemiyet hayatındaki ahlâkî çürümüşlüğü, çöküşü ayan beyan ortaya koymakta.

Birileri menfaatlerini, doyumsuzluklarını, tatminsizliklerini hadsizliklerini ortaya koyarken; bazıları belirli kavramlar arkasına gizleyerek, bazıları makamların arkasına gizlenerek, bazısı denetim eksikliklerinden yararlanarak, bazıları gizli ilişkiler ağı kurarak bazısı da açıktan pervasızca ve yüzsüz bir şekilde yaptıklarını insanların gözüne gözüne sokarak içtimayı hayatın diğer büyük çoğunluğunu derinden sarsıyor. Toplu içerisinde huzursuzlukları içten içe tetikliyor.

Sosyal çatışmalara, kin, nefret duygularını körükleyebiliyor.

Toplumda güven, itimat, adalet, hakkaniyet, vicdan, merhamet duygularını hızla köreltiyor.

Birlik beraberlik anlayışını tarumar eden derin fay hatları oluşuyor.

Sadece kendini değil, toplumsal hayatın temelini dinamikleyen bu ahlâkî çöküntü ve çürümüşlük her gün daha da dibe vuruyor.

Ekonomik sıkıntıların günden güne insanları kıvrandırdığı, boğdu bu ortamda, helal yoldan kazancın peşinde koşarak çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek için canla başla uğraşırken,

Birileri;

√ Nasıl kazandıkları belli olan lüks, şatafat, ihtişamlı yaşamlarını utanmadan, sıkılmadan, yüzsüzce, pervasızca insanların gözüne sokarken,

√ Bulunduğu makamın gücünden yararlanıp devletin milletin varlıklarını söğüşlerken,

√ Birtakım güçlerin arkasına sığınıp çaktırmadan işini yürütürken,

√ İnsanların dini duygularını kullanıp bir iki dini görsel paylaşıp ve dini ajitasyon yapıp malı götürürlerken,

√ Daha çok kazanç elde etmek için kendini yerli, milli ve mukaddesatçı gösterip arkadan köşeyi dönerlerken,

√ Devlet, millet, bayrak gibi değerler üzerinden yolsuzluklarını, hırsızlıklarını perdelerken,

√ Allah, Kur'an, Peygamber deyip insanların saf duyguları üzerinden servetlerine servet, ticari kaynaklarını katlarken,

√ Namuslu vatandaş kıt kanaat geçinip vergisini öderken, devletine vergisini ödemek istemeyenlerin hile üstüne hile, takla üzerine takla atarlarken,

√ Elindeki zenginliğe doymayıp daha fazlasına tamah ederlerken,

√ Yatlarını, katlarını, dolarlarını şatafatlı yaşamlarını millet kıvranırken, milletin gözüne gözüne sokarlarken,

√ Haktan, hukuktan, adaletten yana olduğunu gösterip hukukun denetiminden kaçıp milletin malını talan ederlerken,

√ Millete kendilerini sözde; ahlâklı, dürüst, erdemli, namuslu, inançlı, devlet ve milletten yana abildeler olduklarını gösterirlerken,

Akla ziyan yollarla ülkenin, milletin malına tasallut eden, üzerine çöken, talan, yağma eden, cebe indiren
lağım misali bütün pislikleri ortaya dökülürken; helalinden yaşam mücadelesi veren insanlarımızın geleceğe dair ümitleri daha da kırılıyor.

Sosyal adalet, hukuk, hakkaniyet, vicdan ve merhamet hisleri biraz daha zedeleniyor. İnsanların biraz da olsa güven duyduğu mekanizmalardan beklentileri hepten yok oluyor.

Birlik ve beraberlik anlayışının sadece sözde kalmasına zemin oluşturuyor.

Biz yerine ben kavramının daha da benimsenmesine ve bencilleşen bir karakterin güçlenmesine davetiye çıkartıyor.

Bu durumlar toplum içerisinde derin kırılmalara, oluşan sosyal fayların hareketlenmesine, toplumsal huzursuzluk ve kargaşanın artmasına zemin hazırlıyor.

Devlet, millet, vatan, bayrak gibi kutsal değerlere aidiyetlerinin zayıflamasına neden olabilir. İşte tüm bu durumların yaşanmasına ahlâkî değerlerin yerle yeksan olması etki oluyor.

Velhasıl her türlü pisliğin yaşandığı ve ayan beyan ortada olduğu yerde hukuk dışı iş ve işlemlerin, kirli ilişkiler ağının, yağma talan vurgunların aşikâr olması, rüşvet, iltimas, yolsuzluk adına her ne varsa yaşananlar bireysel ve toplumsal ahlâki değerlerin çöküşü demek olur. Ahlâkî değerlerin çöküşü hem toplumun hem medeniyetin çöküşü anlamına gelir.

Onun için huzur, güven, itimat, merhamet, vicdan, sevgi, saygı, onurlu mutlu bir toplum için hepsine dur diyecek olan; hukuku işletenler ve hukuk dairesinde yetki sahipleri, denetim mekanizması ve adaletle hükmeden siyasal iradedir.

İnsan, fıtratı gereği her yola tevessül edebilir. Ama onu engelleyecek, doğru yola sevk edecek, herkese eşit, adil ve herkesi istinasız kapsayacak kamu hukuku ve hukukun uygulanmasıdır.

Sonuçta; kamu hukuku ve vicdanını da yaşatacak, temiz toplum ve umutlu yarınları oluşturacak olan kaliteli eğitim çizgisi ve bu düsturla verilecek ahlâki değerler eğitimidir.

İnsan, güzel ahlâk varsa anlamlıdır. Yoksa insan; mal, mülk, para ile süslenmiş ancak anlamsız bir et ve kemik yığınıdır.

Elbise bedeni "Ahlâk "ruhu güzelleştirir.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum