Yüzsüzlük
Utanmazlık
Yalancılık
Dolandırıcılık
Çalmak, çırpmak
Fırsatçılık
Talan etme
İltimas
Adam gayırma
Torpil
Liyakatsizlik
Yalakalık
Dalkavukluk
Bananecilik
Bencillik
Bana dokunmayan bin yaşasın
Riyakarlık
Egoistlik
Adap erkan bilmemezlik
Etik değerleri hiçe saymak
Haksızlığa ses çıkarmamak
Yapılanın yapanın yanına kâr
kalacağının düşünmek
Hukuksuz yolları denemeyi alışkanlık etmek
Menfaati için her yolu mübah görmek
Haramı normalleştirmek
Münafıklık
Küfürbazlık
Yaşananlara duyarsız kalmak
Yardımseverliği reklam malzemesi yapmak
Cehaleti baş tacı yapılmak
Cahile ve sözlerine itibar görmek
Okumayı değersizleştirmek
İlmi ve ilim erbabını dikkate alınmamak
Gerçekleri çeşitli kılıflarla çarpıtmak
Geleneksel hale getirilen hurafelerin dini emirmiş gibi görülmek
Allah'la insanları aldatmak
Akılları kiraya verilmek
Hakkı olana değil, verilene rıza göstermek
Çalışmadan çok kazanma yollarını aramak
Hakka değil güce tapmak
Şahsi çıkarlarını, maddi değerlerini, makam mevkini korumak veya elde etmek için haksızlığa boyun eğmek
Toplumsal değerlere duyarsızlık ve yok saymak
Yani hızlı bir şekilde insani, toplumsal, milli ve manevi bütüncül değerlerimiz aşınmakla kalmıyor, yerle bir oluyor. Bireysel ve sosyal çürüme, örümcek ağı gibi her alanı örmeye devam ediyor. Yaşanan bu vahamet sanki normalmiş gibi görülüyor, kadermiş gibi kabulleniliyor ve çürümüşlüğün içinde son sürat gidiyoruz.
Özünde ve temelinde ahlâk olan bireysel ve toplumsal değerler erozyona uğramaya devam ediyor, ahlâk deryasında, delinmiş geminin batışı gibi dibe doğru gidiyoruz.
Maalesef gerçekleri, doğruları bildiğimiz halde onlara sırtımızı dönmeye, onlardan kaçmaya devam ediyoruz.
Gidişat; düzü ters, tersi düz ederken toplumsal ahlâk ve geleceğimiz, oluşan kara delik içine sürükleniyor. Ahlâkî gerçekler karşısında diz çökmeli, gerçeklerin hizmetkârı olunmalı.
Ahlâklı onurlu yaşam için dünyada tek kalacağını bilsen bile asla vazgeçme. Çünkü, geride hayatının güzel eserleri yaşayacak.