Mehmet Şal

Mehmet Şal

Sahte algı yaratmak

En yakından en uzağa gördüklerimizde hile, yalan, sahtelik akıyor. Ama bunu öyle güzel allayıp pulluyorlar ki sahtelikler bizlere gerçekmiş diye yutturuluyor. Bu sayede yalanlar gerçek, gerçekler yalan olarak gösterilmiş oluyor. Böyle olunca insanlar neye inanıp inanmayacağını birbirinden ayırt edemiyor. Zamanla öyle bir algı oluşturuluyor ki sen gerçekler adına ne söylersen söyle algı sonucu size gösterilene, anlatılana, seyrettiğine inanır hale geliyorsun.

Sahte algıların oluşumunda en çok kullanılan argümanlar sanal dünya, sosyal medya, dijital ortam... Bunlar sayesinde insanlar çok kolay yönlendiriliyor. İnsanın nasıl düşünmesini, neye inanmasını, nasıl davranmasını istiyorlarsa o şekilde yönlendiriyorlar. Bu şartlarda da sahtelikleri anlamak oldukça zor.

Birde sahtekarlar meselesi var ki giderek yaygınlaşıyor. İnsanların karşısına çıkan bunlar istek ve istikballeri için bukalemun gibi anında renk degistiriyorlar. Statüsü, makamı mevkisi ne olursa olsun kendi istikballeri için her tutum davranış ve söylem geliştiriyorlar. Sahtelikleri anlaşıldığında, " Bugün başka yarın başka ... Dün dünde kalmıştır.... Dün dündür, bugün bugündür, Şartlar bunu getiriyor... Senin anlamadığın şeyler var. Büyük resme bakmak lazım "gibi söylemler ile manevra yapıyorlar. Gerçekleri perdelemeye devam ediyorlar. İşte bu ahvalde vatandaşın meşhur şu cümlesi " At izi it izine karışıyor." dillere pelesenk oluyor. Bu nedenle insan duyduklarını gördüklerini anlamlandıramıyor. Duygu ve düşünce karmaşası yaşıyor.

Sahte fikirler, eylemler, söylemlerde bulunanlar bir şekilde yoluna devam ederken onlara inananlar, peşlerinden koşanlar " Sudan çıkmış balık " misali ortada kalıyor, kendisini satılmış, aldatılmış, terkedilmiş hissediyorlar. Sahtelikle karşı karşıya olan insanlar, " Demek ki tanıyamadık, anlayamadık, göremedik, yanıldık, affoluruz inşallah " gibi söz ve duygularla kendini avutmaya çalışıyorlar. Aldatanlar da yaptıkları ortaya çıkınca " Allah affetsin, yanıldık" diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştıkları aşikardır.

Köklü bir değişiklik olmadıkça siz istediğiniz kadar gerçekleri anlatın kabul görmez sahte duygu ve düşünceler zihinleri gerçekmiş gibi esir alır. İşte bu algı yönetimi öyle bir şey ki insanın zihnine zamk gibi yapışır, gerçekler sahteymiş gibi dışlanır.

Doğruların peşinde koşanlar ne yaparsa yapsın bu sahte algıları yıkmaları mümkün olmaz. Toplumlar için en büyük tehlike de budur.

Alman Joseph Goebbels yöntemleri ile yalanlar sahtelikler ve algılar insanların zihnini uyuşturur. İnsanın doğruları gerçekleri görmesi engellenir. Neyin ne olduğunu idrak edemezler. Ne zaman büyük değişim olur; işte o zaman insanların gözleri açılır. Ancak iş işten geçmiş olur, " Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş olur. " O zaman hepimize geçmiş olsun derler.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.