Sınırların ötesi

Artvin'den, Kars'a Hakkari'ye, Hatay'a, Muğla'ya-İzmir'e, Tekirdağ'a Edirne'ye ( 1923-2024-~) Misakı Milli sırlarının bu tarafı ve öte tarafı... Birbirine komşu olmuş kardeşler...

Yıl 2024... Ortalık yangın yeri... Savaş, terör, göçler, etnik temizlik yapmak isteyenler ve kavgalar, mezhepsel çatışmalar, vekâlet savaşları...

Yani ateş çemberinde Türkiye... Ve sınırlarının öte yanında; medyadan uzak sessiz sedasız, çığlıkları az duyulan, varlıkları , kimlikleri, canları ile sınanan öz kardeşler...

Pek konuşulmazlar/ konuşturulmazlar, gündeme pek gelmezler/getirilmezler. Seslerini pek duyrulmaz/duyrulmaz. Sıkıntıları, dertleri, acıları çok mu çok...Onların canı-kanı-kimlikleri söz konusu olduğunda dünyanın görmezden geldiği, sınırla ayrılmış yüreğimizin diğer yarısı Oğuz Türk'ü.

Cefakar-vefakârdırlar. Her zorlukta ayakta kalmayı bilmişler. Sürekli savaş ortasında kalmışlar. Dönem dönem göçe zorlanmışlar. Etnik temizliğe uğratıldılar. Baskı gördüler, terörün pençesinde varlık mücadelesi verdiler. Bildiğiniz sınır devletlerinde vatandaşları olmalarına rağmen 2. sınıf insan muamelesi görüyolar.

Vatandaşlık görevlerini her daim yerine getirmelerine rağmen ezildiler, horlandılar, ötekileştirildiler, yok sayıldılar. Asimilasyona uğratıldılar. Maruz kaldıkları bu durum devam ediyor.

Sınırların ötesinde ne yaşarsa yaşasınlar dilinden, dininden, kültüründe, kimliğinden hiç taviz vermediler. Köklerini toprağa derin saldılar. Koparılmaları mümkün değil.

Doğudan batıya sınırların ötesine bakın. Yüzyıllar boyu neler yaşadılar neler. Ama hiçbir şey onları yıldıramadı, yurtsuz bırakamadı. Hiçbir şey onları kimliklerinden ayıramadı. Kimler üzerlerine gittiyse onlar öz benliklerine, kimliklerine sıkı sıkıya sarıldı, daha çok sahip çıktı.

Dikkatli incelendiğinde bugün bile doğudan batıya ötelerden gelen göç hareketleri yoğun devam ederken, sığınmacılar, mülteciler yollara düşmüşken sınırların ötesinde Ahıskalı, Hocalı, Karabağlı Karapapaklı, Nahçıvanlı, Musul-Kerküklü, Halepli, Bayırbucaklı, Kıbrıslı, Batı Trakyalı, Deliormanlı, Kırcaalili, Silistreli kanı bir akan öz kardeslerimiz ata yurdu yaptıkları topraklarını terk etmeyerek yollara düşen uluslara; dil, kültür, vatan, kimlik dersi veriyor.Sadece onlar mı? Daha ötelerdeki Türklere varıncaya kadar...

Sınırın her iki tarafı etle tırnak gibi. Türkiye onların her şeyi. Böyle biliyor, inanıyor ve böyle yaşıyorlar. Türkiye'ye sevgiyle kalpten bağlılar. Türkiye'yi; Türk İslam dünyasının sancağı, amiral gemisi görüyorlar.Her türlü sıkıntıya göğüs gererek psikolojilerini güçlü tutuyorlar Ata topraklarında tutunup hayatlarını devam ettirmek için.

Onlar Türkiye Cumhuriyeti'ni kendilerinin sığındığı liman gibi dağ gibi görüyorlar.

Güvenceleri, varlıklarının teminatı, gurur kaynağı Türkiye ve Türk milleti.

Ya biz !
Acaba biz onlara huzurlu liman, yüce dağ olabiliryor muyuz?
Ne kadar varlıklarından ve çilelerinden haberdarız?
Ne kadar ilgileniyoruz?
Ne kadar sesleri olabiliyoruz?
Ne kadar dilleri olabiliyoruz?
Ne kadar onlara kulak veriyoruz ?
Tarihsel asli bağımızı ne kadar biliyor ve güçlü tutuyoruz?
Sorunlarımız çok olsa da onlarla ne kadar ilgileniyoruz, dertlerine derman olabiliyoruz.

Herhalde melese Ortadoğu'daki önceliklerimizden biri de bu sessiz çığlık olsa gerek.
Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
  • Ali İhsan DİNÇ / 26 Eylül 2024 12:42

    Acı gerçek şu ki; biz artık söz konusu halkların medet umabileceği bir devlet değiliz.
    Sanayii devriminden sonra dünyada dengeler değişti. Her açıdan zenginleşen, güçlenen batı, dünyaya bizim gibi adil davranmadı. Girdikleri her yeri sömürdüler. Böylece kendileri kalkınırken, el attıkları, biz de dahil, her ülke fakirleşti.
    Daha kötüsü, uğradığımız kültürel erozyon oldu.
    Velhasıl, teknoloji üreten, kendi kültürümüze, benliğimize sahip bir millet olmadan dünyada söz sahibi bir ülke olamayız.

    Yanıtla (0) (0)
Mehmet Şal Arşivi

İnsan niçin yalan söyler

28 Mart 2025 Cuma 10:48

Bir Medeniyetin Çöküşü

10 Mart 2025 Pazartesi 10:04

Kibir ve ihtirasın buluşması

04 Mart 2025 Salı 12:00

ABD-Donald Trump:"Gazze Aşkı"

14 Şubat 2025 Cuma 09:27

Kardeşlik Hukukunun İnşası

04 Şubat 2025 Salı 14:29

Toplumsal Değerlerin Kaybı!

30 Ocak 2025 Perşembe 13:13

Kişisel güç savaşları

21 Ocak 2025 Salı 09:52