Mehmet Şal

Mehmet Şal

Adab-ı Muaşeret

Kaybolan yıllarımızın yok olan özü...

Bireylerin ve bağlı oldukları devlet, şehir, köy hayatında yaşam alanlarını düzene, sisteme bağlayan kurallar bütünüdür.İnsana güzel tutum ve davranışlar kazandıran devlet ve toplum sözleşmesidir. Ahlâk, edep kurallarının topluma yansıyan yüzüdür. Bireylerin birbiriyle barış ve uzlaşma içerisinde yaşamını sağlayan, fertlerin ve toplum birimlerinin birbirine karşı var olan sevgi, saygı, dostluk hislerini kavi kılan kurallardır. Bireysel ve toplumsal ahlâk , medeni hal tavır ve davranışları belirleyen, geliştiren; nezaket, asalet, letâfet, sevgi, saygı, hoşgörü, görgü kurallarını bireylerin ve toplum kesimlerinin kalbine, beynine, hayatına nakşeden kurallardır.Bu kurallar aileden, okuldan, sosyal çevreden kazanılır. Nesilden nesile aktarılır.

Görgü kuralları; bireyleri ve toplumu birbiriyle kaynaştırır, bütünleştirir, güzelleştirir. Bu kuralları ne kadar özümseyip hayatımıza tatbik edersek hem bireylerin hem toplumun hem de devletin yaşamı ve varlığı anlam kazanır, yaşanılır, huzur alınan bir iklim ortamı oluşur. Sevgi, saygı, nezaket, barış, kardeşlik, huzur bireylerin gönlüne işler, her bir birey yaşamından , sokağından, mahallesinden, iş ortamından büyük tat alır.

Evden başlayan, sokaktan devam eden çalışma hayatına kadar insanın var olduğu her alana uzanan adab-ı muaşeret ( görgü kuralları ) medeni toplumun gereğidir. Nezaketli, ahlâklı, adaplı hayatın gereğidir. Sevgi, saygı, samimiyet, kardeşlik, huzur, doğruluk, dürüstlük, özü ile sözü bir olmanın gereğidir. Bu kuralların tatbik edildiği yerde insan yaşamaktan büyük haz alır. Ancak; tatbik edilemez hatta bu kurallar yok sayılırsa, o toplumda yaşamak insana zindanda yaşamak gibi gelir.

Maalesef; insan ve toplum her geçen gün bu değerlerin uzağına düşüyor. Uzağına düştükçe medenileşmenin de uzağında kalıyor. Medeni insan ve toplumdan uzaklaşmak; yozlaşmayı, kabalaşmayı, görgüsüzlüğü beraberinde getiriyor. Bu da toplumu yaşanılır olmaktan çıkartıyor. Nefret, kin, gibi duyguları tetikliyor. İnsanlar arasındaki bağları zayıflatıyor. Toplum içinde ve kuşaklar arasında ayrışmaları, kopuklukları, uzaklaşmayı körüklüyor.

Bireysel ve toplumsal görgüsüzlükler; sevgisizlik,saygısızlık, seviyesizlik, davranış bozuklukları,sözünü bilmeme, oturup kalkmasını bilmeme, nerede ne konuşacağını bilmeme, kendini beğenmişlik, ukalalık, insanlara tepeden bakma, etik olmama, herşeye para maddiyat penceresinden bakma, hoşgörüsüzlük, bencillik, adam beğenmeme, herşeyi ben bilirim vb. gibi bir çok olumsuz hal ve hareket, davranış, durum, iş ve eylemlere pencere açmaktadır.Bu tipteki kişiliklerin artması adab-ı muaşeret kurallarına ehemmiyet veren insanların yanlızlasmasına toplum hayatından uzaklaşmasına, hayata dair ne varsa küsmesine, yaşamdan soğumasına neden olmaktadır.

Adab-ı muaşeret kuralları toplumun ruhudur. Bu kurallar yaşıyorsa içtimai hayat yaşıyor, kurallar yoksa ruhu gitmiş, kalbi ve vicdanı sökülmüş sadece madde üzerinden yaşayan hayatı kendinden menkul sayan bir bireysel ve toplumsal hayat ortaya çıkıyor. Kalitesiz, niteliksiz bireyler toplumun ve devletin hem yaşamını hem de geleceğini başta kültür olmak üzere her açıdan tehdit altına almaktadır.

Görgüsüzlük almış başını gidiyor, nereye kadar ?

Evde nasıl hareket edilir, nasıl yemek yenir, eve nasıl girilir, nasıl çıkılır, küçükler büyükler birbiriyle nasıl konuşur, anne baba kardeş illişkileri nasıl olur ? vb. adaplar, tavır, davranış, hal ve hareketler her gün yerle bir oluyor. Evde ebeveynler mi evlat, evlatlar mı ebeveyn belli değil.
Tabiki evde öğretilmesi ve öğrenilmesi gereken kurallar öğrenilmeyince, sokağa çıkınca durum başka bir hal alıyor. Bu bireyler sokakta bir araya gelince yeni bir sokak kültürü ortaya çıkıyor. Sokak adapsızlığı mahalleni geneline sirayet etmeye başlıyor. Mahalle çevre derken şehir ve sonrasında milletin geneline yayılan adapsızlık, kuralsızlık, görgüsüzlük hakim olmaya başlıyor.

Neden bu hale gelindi ? Çok nedeni olmakla birlikte temel bazı nedenleri görmek gerekir.

Ekonomik hırslar, kısa zamanda zengin olmak, konforlu yaşama kavuşma arzusu nedeniyle, maddi gücü yakalamak için her yolu mübah görmek,

Eğitimde toplumun kendi öz değerlerini öğretmedeki yetersizlikler, hatta eğitim paydaşlarının rol model olamaması, eğitim sistemi ve uygulayıcı tüm paydaşların bireysel ve toplumsal görgü kuralları benimsetme konusundaki eksiklikleri,

Dini ve ahlâkî değerlerimizi yeterince anlamamak, yaşama bir parçası haline getirememek,

Kültürel yozlaşma ve evrensel kültür kavramlarının baskılar altında kalma,

Teknolojik araçlarıdan yararlanma becerisini olumlu kullanmadaki yetersizlikler, sosyal medyanın dezenformasyonu altında ahlâkî ezilmişlik,

Kültürel kimlik arayışı, kendi kimliğini oturtamamak,

Medya ve iletişim vb. alanlarda milletin asıl değerlerine uzak kalan yönlendirici ve dezenformasyon yayınların etkisi, özellikle sinema ve televizyon sektöründe etik olmayan, küfürlü, milli ve manevi değerleri dikkate almayan yayın, film, dizi, eğlence, spor vb.programların her geçen gün artması ve bunlara karşı sorumluluk sahiplerinin gerekli hassasiyeti göstermemesi, gereğini yapmaması,

Bireysel ve toplumsal söylemlerin eyleme dönüştürümemek,

Şehir hayatında sonradan zenginleşme ve geldiği yeri unutup, başka dünyaların insanları olmak yani medeniyete sahip olmadan paraya sahip olma sonucunda sonradan görme olmak,

Neticede; aileden, okuldan ve çevreden öğrenilen adab-ı muaşeret ( görgü ) kuralları nesilden nesillere ulaşırken, her geçen gün toplum ahlâkî kan kaybına ve erezyona uğrarken doğal olarak insan kalitesi de düşmüş oluyor.

Bireyler; nerede, nasıl konuşulur; insanlara nasıl hitap edilir; insanlar nasıl karşılanır, nasıl uğurlanır; yemeğe nasıl oturulur, nasıl kalkılır, yemek nasıl yenir; telefon açıp kapatmada nasıl konuşulur; yolda nasıl yürünür, bir makama nasıl girilir çıkılır; büyük küçük ilişkisi nasıl olur; sokakta veya başka yerlerde bağırıp çağırmadan, küfürlü olmadan nasıl konuşulur; sokakta yerlere tükürmeden, yediğini içtiğini atmadan nasıl sosyalleşilir gibi bir çok davranışların olumsuz etkilerinden kurtulmak ancak bu ahlâkî ve adap kurallarını uygulamaktan geçmektedir.

Ne yazık ki; bireylerin ve toplumun sarmal ilişkilerini belirleyen, sosyal karmaşanın giderilmesini sağlayan, sevgi, saygı, nezaket, zerafet, letâfet, iyilik, birliktelik, kardeşlik, huzur, barış, kaynaşmayı bir bütün olmayı sağlayan adabı-ı muaşeret kuralları elden gidiyor. O nedenle bu değerlerin devamı için, toplumun ahlâki varlığı için, kendimiz olarak kalabilmek için asalet sahibi olabilmek için birbirinden nefret etmemek, birlikte olmaktan keyif almak için, kadınıyla erkeğiyle herkes bu kural ve değerlere sahip çıkmalı, herkes kendi hayatına uygulayabilmelidir. Yoksa bırakın eskiyi bugünleri mumla arar oluruz.

" Görgülü insan bahçenin gülü, görgüsüz insan bahçenin ayrık otları gibidir. "

Sıradan insanlar yerine; fark yaratan, sevgi, saygı, nezaket, asalet, incelik sahibi ahlâk, edep ve adaplı insanlar olmak temennisiyle...

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.