Yazıma başlamadan önce şehidimiz için tüm ülkemize, ilimize baş sağlığı diliyorum. Akın ortaokulda yan sıramda oturan sınıf arkadaşımdı. Gerçekten de bu acıyı tarif edebileceğimiz kelimeler yok.
Gün geçmiyor ki kötü haberle uyanmayalım. Evet, tam olarak Emine Bulut cinayetinden bahsediyorum. Konu neredeyse tüm açılardan işlendi. Fakat bazen bazı mısralar bazı durumları çok iyi anlatırlar.
Çocuklar için yazıldığı sanılan Küçük Prens tam da o kısımlara değinmiş.
"Evcilleştirilmek"
"Hatta siz hiçbir şeysiniz. Hiç kimse sizi evcilleştirmedi ve siz de kimseyi evcilleştirmediniz." Bu kısmı okuduktan sonra üzerine o kadar düşündüm ki... Sizin de aklınıza dünyada olan kötü şeyler gelmiyor mu? Daha geçenlerde yaşadığım şehirde topluca köpekleri zehirlediler. Hepsinin yerde yatan fotoğrafı asla gözümün önünden gitmiyor. O kadar bahsedemiyoruz ki bu konudan, çünkü bizim çocuklarımız dahi güvende değil. Kadınlarımız değil. İşte tam bu kısım tüm bunlar için yazılmamış mı?
Evcilleşmek?
Üstelik bir hayvan, bir çiçek, bir kitap tarafından?
Kitaptaki en önemli sorulardan ya da sorunlardan biri "koyun çiçeği yer mi? " sorusu. Çiçek yerine korumaya kararlı olduğunuz "şeyleri" koyun ve bu soruyu bir de o şekilde düşünün. Özenle sulayıp büyüttüğünüz suladığınız, geceleri üzerine fanus kapattığınız çiçekleriniz... Cidden bundan değerli sorun var mı?
Ya da şöyle sorayım en iyisi fil yutmuş boa yılanını şapka zannedenler şapkalarının yerinde fil yutmuş boa yılanı bulduklarında ne yapacaklar? Yani bahsettiğimiz gerçekler hep gerçek kalmaya devam edebilir mi?
Bu yüzden şapkalarınıza pardon çiçeklerinize dikkat edin. Sevgiyle... Keyifli okumalar.
İlk cümle "Bir zamanlar, ben altı yaşındayken; Doğudan Gerçek Hikayeler isimli bir kitapta, tarih öncesi çağlardan kalma bir ormanın olağanüstü bir resmini gördüm.
ALINTILAR
"Anlamaya başladım dedi Küçük Prens. Bir çiçek vardı ve sanırım beni evcilleştirdi."
"Sözler yanlış anlamanın kaynağıdır."
"Örneğin öğleden sonra dörtte gelecek olursan, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım."