Recep Ergenç

Recep Ergenç

Araba sevdası

Atın kültürümüzde ne kadar derin izler bıraktığını bilmeyenimiz yoktur.

 

Cumhuriyetin son çeyreğini saymazsak, Türkler seyahatlerinde iki ya da dört tekerlekli arabalara;

 

Hasta, yaşlı, çocuk ya da hamileleri bindirirler; geri kalanlar ise yaya ya da at üstünde giderlermiş.

 

Recai Zade Mahmut Ekrem Bey “Araba Sevdası” romanında, roman kahramanı Ali Bey aracılığı ile (1876) İstanbul"da “faytona” binmenin nasıl alay konusu edildiğini anlatır.

 

Demek ki; hasta, yaşlı, çocuk ve hamilelerin dışında, sağlıklı insanlarımızın dört tekerlekli arabaya binmesi çok yeni…

 

Trabzon"da at arabalarının kaldırılması ise Hasan Melek"in Belediye Başkanlığı dönemidir (1983).

 

Siz hiç kuşların havada çarpıştığını gördünüz mü?

 

Derin acılara, iş gücü ve maddi kayıplara neden oluyoruz.

 

Ata binenler için trafik kuralı yoktur. .

 

Araba kullananlar için ise trafik kuralları “hayattır”.

 

Kurallara uymadığımız için, ölümlere,

 

Gereksiz korna çalarak gürültü kirliliğine,

 

Öfkemizi kontrol edemeyerek (sosyal zeka- İQ- eğitimi eksikliği nedeniyle) pek çok acının yaşanmasına neden oluyoruz.

 

Malazgirt Zaferi

 

Eski savaşlarda karşılıklı gelen kuvvetlerin komutanları “elçiler aracılığı” ile görüşmeler yaparlarmış.

 

“Çekilin, teslim olun, kan dökmeyelim… vb.”.

 

Böyle bir görüşme Malazgirt Meydan Savaşı öncesinde Alparslan ile Bizans ordusu komutanı Romen Diyojen arasında yaşanmış.

 

Romen Diyojen Alparslan"ın elçisine;

 

“Benim iki yüz bin kişilik ordum var, sizin, elli bin;

 

Benim sadece yirmi bin atlı savaş arabam var.

 

 Sizin ise sadece beş bin atlınız var.

 

Savaş kaçınılmaz olmuştur.

 

Malazgirt meydan Savaşı sonunda (M.S. 1071), Alparslan"ın elli bin kişilik ordusu, iki yüz bin kişilik Bizans ordusunu paramparça eder, Romen Diyojen soluğu İstanbul"da alır.

 

Savaşın Bizans kuvvetlerinde yarattığı derin izler masaya yatırılır.

 

Yenilginin nedeni olarak:

 

Bizans ordusunun elli bin atlı savaş arabası “savaşa katılamamıştır.”

 

Çünkü

 

“Atlı savaş arabaları konuşlandırıldıkları yerden yol olmadığı için kıpırdayamamışlar.”

 

Bunun üzerine Bizans, üç yıl içinde Anadolu"da önemli sayılabilecek uzunlukta yol inşa eder.

 

Tekerleğe bu kadar mı uzağız

 

Çinlilerden aldığımız tekerleği batıya bizim taşımış olmamıza rağmen, henüz dört tekerli arabalara binmeyi öğrenemedik.

 

Ramazan Bayramında 100"den fazla insanımız trafik kazlarında hayatını kaybetti. 500 kadar yaralımız oldu.

Eğitim ile davranış kazandıramıyoruz

 

At, binicisinin mahareti ile dereyi- tepeyi aşar gider. Ne ehliyet ne ruhsat, ne de trafik derdi…

 

Dört tekerlekli araba öyle mi?

 

 Araba için yol, ehliyet - ruhsat; davranış olarak kazanılmış trafik kuralları olmazsa olmazdır.

 

Davranış değiştirmek elbette eğitimle olacak, ama;

 

Eğitimde ise yedi yaş geç

 

Ana sınıfında yaya eğitimi ve ehliyeti, ilköğretimde bisiklet ehliyeti alamayanlara, zamanı gelince araç kullanma ehliyeti verilmemelidir. Kuşlar kadar yapabilsek var ya, sıfır kaza ile trafikte negatif notumuzu pozitife bile çevirebiliriz.

 

Yoksa kendimizi halen at üstünde mi sanıyoruz.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.