Gürol Ustaömeroğlu

Gürol Ustaömeroğlu

Cem Yılmaz ve Görgüsüzler

Cumartesi akşamı sinemaya gittik. Cem YILMAZ’ı izledik. YILMAZ’ın sahne başarısındaki sır hayatın gerçeklerinde gizlidir. Yani insanlar yaptıkları hatalara, garip davranışlara, tuhaf alışkanlıklara her şeyden önemlisi görmemişliklerine gülüyorlar. Yani Cem YILMAZ’ın çok yaratıcı olmasına gerek yoktur. Gerçekleri anlatması salonları doldurmaya yetiyor da artıyor bile. 

Sonradan görme bir milletiz. Kim ne derse desin. Gerçek bu. 17 yıl önce Paris’e ilk gittiğimizde dikkatimizi çeken ilk şey küçük otomobiller olmuştu. Bürokratından, iş adamına herkes küçük, ekonomik otomobiller kullanıyordu. Kültür farkımız çok ilginç idi. Davranışlarımız, kurallara uyma hassasiyetimiz onlara göre çok düşük olmasına rağmen otomobillerimizdeki lüks derecesi ise bir o kadar yüksekti. Ne garip değil mi? Tıpkı cep telefonlarındaki hayatlarımız gibi.
 
Cem YILMAZ işte tam buradan vuruyor, meselenin bam teline tam burada basıyordu. Bu konuda bendeniz de çok makale yazmıştım. Bu muhalefetimi daha çok dillendirecek ve daha çok makale yazacağım inşaallah. 
 
Cep telefonu üreten Japonya, Amerika gibi ülkeleri gözünüzün önüne bir getiriverin. Bu ülkelerin vatandaşlarında öyle zırt pırt cep telefonu görmek bile zordur. Olanda da o telefon işin görülmesini yani iletişim kurulmasını sağlıyor o kadar. Biz ise cep telefonu ile bir tek kuru fasulye pişirmiyoruz. Cep telefonları hayatımızda statü belirleyicimiz olup çıkmış. Özellikle bayanlarımız ve gençlerimiz her biri bir köşede ellerinde cep telefonu onun bunun hakkında görüş bildiriyorlar.
 
Evinde sayfasını açacak iki kitabı yoktur ama en pahalısından cep telefonu her mekanda açıktır. Bu mekanlardan biri de Cem YILMAZ’ı izlediğimiz sinema salonlarıdır. 
 
Epey yer gezdim, gördüm, meclislerde bulundum. Sinema salonları kadar  görgüsüzlük yaşanan bir ortam görmedim. Film izliyoruz. Ortam karanlık. En küçük bir ışık süzmesi dahi dikkat dağıtıyor, göz kamaştırıyor. Filmin en can alıcı yerinde yanınızdaki, önünüzdeki veya çaprazınızdaki yurdum insanı açıyor cep telefonunu. Parlak mı parlak beyaz bir ışık gözünüzün derinliklerine işliyor.
 
Yaptıkları şey sosyal paylaşım ağlarında görüş bildirmek. Emin olun ki falanca artistin don rengine, filancanın bacak boyuna, elindeki çantasına, ayağındaki ayakkabıya, sevgilisinin endamına dair paylaşımlardır bunların çoğu. 
 
Cem YILMAZ’ın gösterisinin neredeyse yarısını vallahi billahi anlamadık. Önümüzde, yanımızda, çaprazımızda koca ekranlardan beyaz ışıklar dikkatimizi dağıttı durdu. Kibarca müdahale edeyim dedim. Fakat yanımda eşim ve çocuğumuz var. Gencin biri münasebetsiz bir laf eder, veya densizlik yapar, al başına belayı ondan sonra. Dişlerimi sıktım durdum. Ailem de benim yüzümden gerildi. Şimdi bu görgüsüzlere ben hakkımı helal eder miyim? Etmedim. Etmiyorum. Zehir zıkkım olsun. 
 
İşin komik tarafı Cem YILMAZ’ın bu gösterideki konusu tam da bu insanlardı. Yani adam orada dalga geçiyor ama bizimkilerin haberi yok. Bu kadar gözleri kapalı bunların. Para verip gülüyorlar ama empati sıfır. Ne kadar komik ve acı değil mi? Siz ne büyük ve önemli insanlarsınız ki sinemada dahi telefonunuzu açma gereğini hissediyorsunuz. Efendim “belki acil hastası vardır da açmak zorundadır” gibi bir hafifletici sebep aklınıza gelebilir.
 
İyi de kardeşim bütün salonun aynı anda hastası olur mu? Kaldı ki acil hastan varsa eğlencede işin ne? Sonra bu iş yalnızca sinema salonlarında da değil ki. Kafeterya veya lokantalarda sesli müzik dinlemek, uçakta konuşmak, camide kapatmamak.. vs. vs. vs. Ne olacak bu toplumun hali? Ne olacak bu görgüsüzlük ve kural tanımamazlık ?
 
Ama bendeniz kararlıyım. Sinema gibi gösteri mekanlarında cep telefonlarının kullanılmaması için elimden gelen gayreti göstereceğim. Hayır bu insanlardan vazgeçtim. Bu yaştan sonra eğitilemezler. Ben onlardan sonraki kuşağın derdine düştüm. Bari gelecek kuşakları kurtaralım. Diğer mekanları da başka duyarlı vatandaşlar hallediversin.
 
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürol Ustaömeroğlu Arşivi

Müzesiz geçen 4000 yıl…

24 Aralık 2014 Çarşamba 14:29

TRT ve Trabzon

27 Ocak 2014 Pazartesi 09:41

Trabzonspor ve Asalet Farkı

07 Ekim 2013 Pazartesi 12:05

Sayın Valim, Sayın Emniyet Müdürüm;

30 Eylül 2013 Pazartesi 00:01

İlkler Haftası

29 Ocak 2013 Salı 17:22

Vallahi Bıktık, Billahi Bıktık…

31 Aralık 2012 Pazartesi 11:45

DEMİREL, ERDOĞAN VE TÜZÜK..

25 Aralık 2012 Salı 14:09

Koç Holding Şaşırtıyor...

18 Aralık 2012 Salı 14:26

Acı ama sevindirici bir durum..

07 Aralık 2012 Cuma 17:18

GÜNAY, ŞEHİTLER ve BAYRAM

03 Eylül 2012 Pazartesi 18:51