Gürol Ustaömeroğlu
Farklı Bir Yaklaşımla İsrail
Arşivimde yaklaşık 500 adet sinema filmi var. Amerika sinema endüstrisi adeta tekel olduğundan arşivimdeki bu filmlerin çoğunu Amerika yapımı filmler oluşturuyor. Geriye kalan bölümde ise kaliteli Türk Filmleri yer alıyor. Bir filmi defalarca keyifle izleyebilirim. Çünkü bir filmde benim için sonuç kadar o filmin sanat değeri, sahneleri, fotoğrafları, fondaki görüntüleri, karşılıklı konuşmaları, mimikleri…vs de önemlidir.
İzlediğim Amerika Yapımı Filmlerde dikkatimi çeken 2 olgu vardır;
Bunlardan bir tanesi oyunculardaki siyah, beyaz renk dengesidir. Bir Amerika Filminde eğer senaryo beyaz ve siyah renkli oyunculardan biri üzerine kurgulanmışsa mutlaka ama mutlaka o oyuncunun akıl hocası, müdürü, bakanı...vs gibi ondan daha yukarıda olabilecek ikinci rol diğer renge sahip oyuncuya ait oluyor. Ama yine de ben bu dengede beyaz renkli oyuncuların daha çok gözetildiğine, diğer rollerin siyahi renkli izleyicilerin yalnızca gönlünü hoş edecek roller olduğuna inanıyorum. En azından şu ana kadar ki izlediklerim bende böyle bir intiba bırakmıştır.
Gelelim esas konumuz olan ikinci olguya;
Amerikan Filmlerinin hemen hemen hepsinde ( belki arada bir iki kaçak olur ) bir sahne yoktur ki içinde bir Yahudi bulunmasın. Filmin senaryosuna göre en az bir sahnede ya da bazen film süresince mutlaka bir Yahudi, ya ismi, ya giyimi, ya da davranışı ile karşımıza çıkıyor. Mesela filmin bir sahnesinde bir marketten ekmek satın alınacak. Esas oyuncunun hiç gereği yok iken sorduğu soru üzerine bu market çalışanının Yahudi olduğunu anlıyoruz. Eğer aralarında diyalog gelişmeyecekse bu kez bu market çalışanının mutlaka bir davranışı, giyimi veya kullandığı eşyalardan Yahudi olduğu gösteriliyor. Ama bu Yahudi Çalışan bundan sonra filmin hiçbir sahnesinde bir daha gözükmüyor.
Filmlerdeki bu ayrıntı dikkatimi çektikten sonra tipik bir paranoya duygusu ile filmleri bu gözle de izlemeye başladım.
Bir polisiye filmi izliyorum. Filmin bitimi belli ki yaklaşıyor. Çünkü süre 2 saati bulmuş. Senaryo da sonun yaklaştığını haber veriyor. Ama o ana kadar yukarıdaki bu Yahudi Tespitimi doğrulayacak bir sahne henüz yok. Hatta kendi kendime “Bu filmde belli ki yanıldım“ diyorum. Esas oyunculardan biri parmağını o ana kadar açılmamış bir kasanın optik gözüne okutuyor. Sevgili okuyucularım bu gibi durumda ne olur? Kasa ya açılır ya da açılmaz değil mi? Yani bu kadar basittir böyle sahneler. Kasa açılıyor ama yeşil renkli ekran üzerinde doğrulanmış şifre ismi ısrarla izleyiciye gösteriliyor. Evet yine yanılmamıştım ekranda yazan bir Yahudi İsmi idi.
Bu tespitlerimi burada paylaşmam bir Yahudi sempatisi ya da antipatisine sahip olduğumdan değildir. Vurgulama nedenim herkesin malumu olan bir durumun sanat dünyasında da geçerli olduğuna dikkat çekmektir.
Amerika Birleşik Devletleri İsrail ile iç içe geçmiştir. İsrail Diyasporası Amerikanın damarlarında dolaşan kan gibidir. Sinema dünyasından silah dünyasına kadar çok ciddi ortaklıkları, sahiplenmişlikleri vardır. Bu ortaklıklar karşılıklı çıkarlar adına diplomatik ilişkilerde de devam etmektedir. Dolayısı ile İsrail Amerikasız, Amerika İsrailsiz adım atmamaktadır. Ayrıca para ve istihbarat her ne hikmetse İsrail’den geçmektedir. İsrail ile olan ilişkilerimizin bir ucunun Amerika Çıkarları ile çakışabileceği gerçeğini ne yazık ki attığımız her adımda aklımıza getirmeliyiz. Amerika ile olan stratejik ortaklığı devam eden ülkemiz bu dengeyi ne yazık ki korumalıdır. Ha gücümüz var ve Amerika’ya ters bir hareket yapmak istiyoruz.
Bunu düşünmesi bile güzel ama.. İşte ama….