Recep Ergenç

Recep Ergenç

İki dudak bir kafa sistemi yerine katılımlı - etkileşimli sistem: yönetişim

Trabzon’da da yerel yönetim adayları belli oldu, çalışmalara başladılar bile. Benim sorum basit: şehri “iki dudak bir kafa” sistemi ile mi yöneteceksiniz, yoksa birlikte- etkileşimli- katılımlı (yönetişim) bir sistem ile mi yönetmeyi düşünüyorsunuz?

Eğer iki dudak bir kafa ile yönetmeyecekseniz, sizden bir güvence alabilir miyiz? Hemşerilerinize, biz Trabzonlular’a, bir güvence imzalayıp verir misiniz?

Ya da biz Trabzonlular olarak, adayların imzalarını atacakları katılımlı, etkileşimli bir etik sözleşmesini hazırlayıp vermeyi düşünür müyüz? Bu da nerden mi çıktı? Ne o, siz de demokrasiyi sadece oy vermek olarak mı görüyorsunuz? Gelin daha demokratik ve katılımcı bir yönetim-yönetişim için birlikte kafa yoralım. Boşverin Türkiye’nin bugünkü halini, biz yerelde fark yaratmaya çalışalım.

Etik Kurallar Manifestosu

Gelişmiş demokrasilerde seçilmişlerin yasalara uymalarının dışında belli etik kurallara uymaları da bekleniyor toplum tarafından. Adeletsiz rant dağıtımı, ideolojik yönetim, eş dost kayırmacılığı, şehrin önceliklerini ikinci planda tutmak vb. bir çok şey var, hukuk nezdinde suç teşkil etmese de etik olarak büyük sorun oluşturan. Türkiye’de böyle şeyler olmaz (!), biliyorsunuz. Ama olsun biz yine de talep edelim derim.

“İki dudak bir kafa” sistemine karşı etik kurallar manifestosunu kendi penceresinden oldukça yalın bir şekilde Tınaz Titiz açıkladı birkaç gün önce. Özetle herhangi bir göreve seçimle gelecek kişilerin görevleri boyunca uymayı taahhüt edeceklerini kapsayan birer Etik Güvence’yi seçilmeden önce ilan etmelerini önerdi.

Tınaz Bey şu notu da düşüyor elbette: adaylar; böyle bir manifestoyu imzalasalar bile imzalarından vazgeçebilecekleri düşünebilir ya da başka siyasi şeyler olabilir. Ama en azından örnek tavır sergileyebilecek adayların çıkması daha büyük ihtimaldir. Bu, bir demokrasi geleneği oluşturmak açısından küçümsenemeyecek bir başlangıç olabileceği hatırda tutulmalıdır.

İki dudak bir kafa yerine etik sözleşme

Trabzon’da başkan kim olacak deyip, aday peşinde hiç olmadım. Daha çok “nasıl” yöneteceği beni ilgilendirdi hep. O nedenle projelerini açıklayanlardan hep uzak durdum. Ben plandan, yönetişimden yana oldum. Bu nedenle plan değil proje ile söze başlayanlardan hep uzak oldum. (Proje ilan edenlerin hali ortada, bizim bir Tramvay projemiz vardı değil mi?)

Mevzu vizyondur, plandır! Plan için elimizde çok değerli raporlar da var. Kamu, özel ve STKların üzerinde anlaşacağı böyle bir plan kısa sürede hazırlanabilir.

Şimdi gelelim Tinaz Titiz’in “etik güvence” için önerdiği iki yalın kurala:

  1. Her yıl akçalı işlerimi bağımsız bir denetleme kurumuna denetlettireceğimi ve sonuçlarını seçmenlerime internet üzerinden açıkça ilan edeceğimi,
  2. Görevim dolayısıyla sahip olacağım her türlü imkanı doğrudan ya da dolaylı olarak kendime, yakınlarıma, siyasi veya ideolojik görüşlerini paylaştığım kişilere, hemşerilerime, meslektaşlarıma, okuldaşlarıma bir avantaj sağlamak amacıyla kullanmayacağımı; ırk, dil, din, mezhep ya da başka bir ayırıcı ölçü benimsemeyeceğimi; bu bağlamdaki tek ölçünün “bütünleştiricilik” olacağını; bunu söz ve eylem üsluplarımla da kanıtlayacağımı

taahhüt ediyor, taahhüdümün herhangi bir yolla denetlenmesine hiçbir şekilde karşı çıkmayıp aksine kolaylaştıracağıma; bunlardan birisinin aksinin varit olması halinde görevimden ayrılacağıma söz veriyorum.

Çok haklı, anlaşılabilir, taahhüt edilmesi ve uyulması kolay, yurttaşlık ve siyasetçilik prensiplerine uygun talepler öyle değil mi?

Bir siyasetçi bu maddeleri okuduğunda “elbette böyle davranacağım bana güvenebilirsiniz” diyecek muhtemelen. Bir seçmen olarak biz ise buna güleceğiz içten içe. Gülme lütfen sayın okur/seçmen! Başımıza ne geliyorsa “bu dediğin bu topraklarda olmaz” dediğin için geliyor.

Trabzon bu ülkenin marka şehirlerinden biridir. Bu şehre her gelenin ayrı don biçmesine izin veremeyiz. Seçip sonra yan gelip yatıp izleyemeyiz. Sinir uçlarına kadar gergin, kamplaşmış bir ülkede, Trabzonlu, asgari müştereklerde buluşarak tüm adaylardan bu etik güvenceleri talep etmeli, seçim sonrası uygulama döneminde de kontrol edebilmelidir. Neden olmasın? Bizi ne engelleyebilir? Siyaset mi? Siyaseti yapan kim? Sen ben, biziz. Babanız, ablanız, anneniz, amcanız, kuzeniniz, arkadaşınız değil mi? Sorun onlara, bu etik güvenceyi halka sunmaktan korkarlar mı?

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.