Trabzon’da çoğu zaman “para varsa, her şey olur” mantığı hakim…
Olmaz.
Olamıyor işte.
Kalkınma yarışını kazanan toplumlar;
Sistem kurarlar.
Bunu sadece işletmelerin karlılığı için değil, toplumsal kalkınma için de kaçınılmaz gördükleri için yaparlar.
Başka bir ilkeleri daha var:
Ahbap çavuş ilişkisi yerine;
Acımasız “denetim ve gözetim” ile eş dost kayırmacılığının tuzağına düşmeye asla izin vermezler…
Biz de ise hem kayırmacılık var, hem de sistem kurmaya, sistem içinde kalmaya çok yatkınlığımız yok.
Geç kalıyoruz, ama sorun yalnızca bu değil ki;
Trabzon’da işletmelerimiz ölçek ekonomisinin çok uzağında ve katma değersiz ürün üretmenin kıskacında…
Sürmene gemi inşa kümelenme çalışmalarının başarılı ve örnek olması en büyük dileğimdir. Sürmene’de “kümelenme” ile yeni işler yaparak, ölçek büyüklüğü yakalandığında, katma değerin nasıl yaratıldığı daha iyi anlaşılacaktır.
Ama bir taraftan bankalardaki mevduatın tavan yaptığı ilimizde, elimizdekini de etkin kullanamıyor;
Diğer yandan elleri üç- beş kuruş görenler, işlerini büyütmek yerine “çar çur etmede sınır tanımıyor” ya da ele geçirilen ilk fırsatta başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere göç ediyoruz. Gitmeyenleri de “ …” biz göçe zorluyoruz (!)
Bunlar yetmezmiş gibi bazı kısıtlarımız daha var:
Kendini "bir şey sanan" tavır;
Hem insani özellik olan "mütevazi" olmaya,
Hem ölçek ekonomisine ulaşmayı engelliyor,
Hem de çağımızın açıklık ilkesine yakışmıyor.
Ayrıca bu tavır Trabzon’un zenginleşmesine zerre kadar katkısı olamaz.
Ama tüm olumsuz anlayışının dışına çıkmış, dişiyle tırnağıyla başarı hikayelerini yazanlar da var.
Bülent Baş Yomra’da 40 dönümlük bir arazide mavi yemiş (bleu bery) yetiştiriyor.
Yatırımın ilk gününden, ürün almaya başlandığı bugünlere kadar,
Sorunlarla boğuşmaktan yorgun düştü.
Mavi yemiş, müthiş antioksidan (vücutta biriken zararlı maddeleri temizleyen) ,
Katma değer yaratmaya da çok uygun bir ürün.
Kaçımız farkındayız?
Trabzon gündeminde yeri bile yok.
Trabzon’un Mennan Ustası (gördüğü her makineyi geliştirerek taklit eden Diyarbakırlı usta) sayılabilecek Mevlüt Ustayı kaç kişi tanır, neleri geliştirdiğini bilir?
Ya Ümran Oyman’ın başarı hikayesi… Tam çılgın Trabzonlu deyimini doğrular nitelikte. Ürettiği makineler, araçlar; anahtar teslimi ürettiği gıda tesisleri bir tarafa, yaptığı Transmikser (değişik kapasitelerde), mini loder, mini ekskavatör dünya markalarına kafa tutar nitelikte.
Çok ortaklı bir yapı olan KİLPA perakende mağazacılık dışında, enerji, turizm ve inşaat sektörlerinde yoluna devam ediyor.
Bir büyük başarı hikayesini de kuşkusuz Hekimoğlu yazıyor.
Sebahattin Yazıcı’nın (Veteriner Hekimler Odası Başkanı) dikkat çektiği konu ise gerçekten düşündürücü;
Trabzon’un tereyağı var, sütü kendinin değil,
Köftesi var, eti dışardan geliyor,
Hamsiköy sütlacı var…
Altın Bayraklı yaylalaları var hayvanı yok.
Artık eteğimizdeki taşların dökülme zamanıdır.
Popülerliği fonksiyonel olmanın önüne koyanlar,
Böylesine hızlı değişen ve yeni oluşumların yaşandığı günümüz dünyasında,
Yanlış, abuk sabuk yönlendirmelerin günahını omuzlarımıza yüklüyorlar.
Trabzon’un gündemi
Ayrıntıların izini sürme yerine hoşumuza gideni söyleyen ve yazanların peşine takılarak gitmek olmamalı. Popülist tartışmaları üretenler yerine, proje üretenleri, Trabzon’un kalkınması için fikir geliştirenleri halkın önüne koymak, örnek göstermek gerekiyor.
“Mış” gibi yapanların farkında olmalıyız.
Kafayı değiştirmezsek,
Göç alınyazımız olur. Sorunu çözememenin kamburunu daha uzun süre sırtımızda taşırız.
Yazık olur.