Mehmet Şal

Mehmet Şal

Olası durum

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın verdiği demeçte, bölgesel ve dünya gündemine dair yapmış olduğu açıklamaların ilk kez resmi ağızdan yapılması ve zamanlaması bakımından oldukça anlamlı, düşündürücü ve dikkat çekici olduğunu düşünüyorum.

Milli Güvenlik, Terör, Gazze, Lübnan, Ukrayna, Sırbistan, BRICS, 3. Dünya savaşı gibi konularda resmi ağızdan açıklamalar yapması önümüzle ilgili süreç açısından olası durumu işaret etmektedir.

Ardı sıra MSB 'nin, olası bir 3. Dünya savaşına ilişkin "En hazırlıklı ülkelerden biri olduğumuzu, ordumuzun her kuvvetinin her türlü senaryoya hazır olduğunu belirten" açıklaması bulunması gidişatın ciddiyetini ortaya koymaktadır. Bu açıklamaların peşpeşe gelmesi öylesi rutin bir durum olmadığını gösteriyor.

Bakan Fidan'ın, milli güvenlik ve terör konusundaki açıklamalarında 2,5 ülke ile sorunlarımız var diyerek ABD, İNGİLTERE ve biraz da FRANSA sözleri, TÜRKİYE'nin genel durumda nerede saf tutacağı ve nasıl bir politika izleyeceği konusunda batıyı endişelendiren başka bir nokta durumunda.

Diğer taraftan farklı ülkelerden gelen açıklamalar ve adımlar olası 3. Dünya Savaşı'nın süreci hakkında ciddi ip uçları vermektedir.

Mesela; İsrail ordusundan yapılan açıklamada, İsrail Ordusu Kuzey Komutanlığı geçen hafta birliklerin hazırlık seviyesini pekiştirmek için tatbikatlar düzenledi demesi, İsrail'in GAZZE saldırıları ve katliamını LÜBNAN'na kaydırma olasılığı, muhtemel savaşın çıkabileceği kritik noktalardan biri olarak görülebilir.

Buna karşılık Almanya, vatandaşlarına Lübnan'a seyahat etmemeleri konusunda uyarıda bulunulan açıklama yaptı, Alman vatandaşlarına acilen Lübnan'dan ayrılmaları çağrısında bulundu.

Açıklamada, bölgedeki güvenlik durumunun oldukça değişken olduğu ve Lübnan ile İsrail arasındaki sınır bölgesinde askeri çatışmaların son haftalarda yoğunlaştığı belirtilerek, "Durumun daha da şiddetlenmesi ve çatışmanın genişlemesi göz ardı edilemez." ifadesi kullanıldı.

Almanya'nın son dönemde yoğun silahlanma yoluna gitmesi sizce dikkat çekmiyor mu? Silahlanmaya yönelik milyarlarca dolarlık yatırımlar yaptığı bilinen gerçek. Hatırlanacağı gibi Almanya'da savaş senaryoları gündeme gelmişti . Önümüzdeki 5 yıllık süreçte Rusya ile savaş planları ortalığa saçılmıştı. Almanya yetkilileri son günlerde halkın olası nükleer saldırılara karşı hazırlıklı olması, sığınaklar oluşturulması ve gerekli tedbirleri alması için kamuoyu oluşturduğu biliniyor.

ABD 'nin UKRAYNA politikası ve silah desteği vermesine karşı PUTİN; her defasında nükleer silah kullanmaktan çekinmeyiz demesi gerilimin her geçen gün tırmandığının göstergelerindendir. Yani PUTİN sıkıştıkça, RUSYA üzerinde oluşturulan baskıyı dağıtmak için yeni stratejiler ilişkiler geliştirip gözdağı veriyor, nükleer silah, süpersonik füzeler kozuyla başta ABD ve batıyı tehdit ediyor.

PUTİN'in KUZEY KORE yönetimini ziyareti, askeri işbirliği yoluna gitmesi, Kore'nin silahlanma sürecini, nükleer ve balistik füze denemelerini desteklemesi olası savaşın başka bir kritik noktalarından birini oluşturuyor.

Kısa süre önce JAPONYA ve GÜNEY KORE yetkilileri KUZEY KORE'nin balistik füze fırlattığını duyurması bölgedeki kriz boyutunu son işaretlerindendi.

RUSYA, stratejik bir hamle daha yaparak UKRAYNA Savaşı'nda Batı'nın baskısını dağıtmak için SIRBİSTAN'ı yeniden hareketlendirip Batı'ya karşı koz olarak kullanırken SIRBİSTAN'ı TRUVA ATI olarak kullanıp Avrupa'yı kendi içinde çatışma alanına döndürmeye çalışıyor. Bölgenin çatışma alanına dönmesi olası savaş için ayrı bir kritik alan olabilir. TÜRKİYE'nin SIRBİSTAN yönetimi ile son dönemdeki geliştirmeye çalıştığı ikili ilişkiler, bölgedeki barışı ve güven ortamını korumaya yöneliktir. Var olan gerilimi tansiyonu düşürmeye yönelik olduğu yönünde değerlendirebiliriz.

Asıl dikkat edilmesi gereken büyük mesele ABD - ÇİN arasındaki TAYVAN krizidir. ABD'nin tansiyon yükselten tutumu aslında ÇİN'i derinden geriyor. Bu durum bölgede ÇİN - RUSYA'nın daha da yakınlaşması ve güçlenmesine sebep oluyor. Ayrıca ABD'nin, JAPONYA, GÜNEY KORE ile Pasifik işbirliği ÇİN'i daha da agresif hale getiriyor. ABD'nin Sarı Deniz'de askeri tatbikatlar yapması gerginliğin daha da artmasında örneklerden biri. TAYVAN meselesi, ÇİN - ABD mücadelesi her an yeni çatışmayı tetikleyebilir ki, savaş için Tayvan kritik başka bir nokta olarak karşımıza çıkarıyor.

BM; ÇİN'in TAYVAN'ı çevreleyen, kuşatan kapsamlı askeri tatbikat başlatmasına karşı itidal çağrısı yapması; BM sözcüsünün " Tüm taraflara bölgede gerginliği artıracak adımlardan kaçınmaları için çağrıda bulunuyoruz " ifadesi, Pekin yönetiminin "Adanın ana kara ile yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanımını dışlamayacağını vurguluyor olması" bölgede işin ne kadar ciddi olduğunun göstergesidir.

RUSYA, ÇİN öncülüğünde BM ve AB'ye rakip ekonomik siyasi stratejik işbirliği niteliğinde BRİCS'i kurup HİNDİSTAN , İRAN gibi ülkelerin katılımını sağlama girişimi ABD ve Batı'yı, endişelendirirken, TÜRKİYE'nin BRİCS'e olumlu yaklaşımı küresel rekabeti daha da kızıştırıyor, Türkiye'nin BRİSCK'e olumlu yaklaşımı ABD ve batılı devletleri daha da rahatsız edici bulunuyor. Dikkatlerin TÜRKİYE üzerine çevrilmesine de neden oluyor.

Bir yandan FRANSA Cumhurbaşkanı MACRON'un; seçimler, sığınmacılar üzerinden yaptığı açıklamada Fransa'da bir iç savaşın çıkabileceğinden bahsetmesi zamanlama açısından Avrupa , NATO'nun ve AB'nin geleceği bakımından düşündürücüdür. Bu durumda Avrupa için endişe verici boyutlara neden olabilir. Aşırı sağın Avrupa yükselmesi Avrupa ve dünya için yeni sorunları beraberinde getirebilir. Buradan hareketle TÜRKİYE'nin de kendi adına pay çıkartarak mülteci ve sığınmacı meselesine bakışını gözden geçirmesi, güneyindeki milli güvenlik hassasiyetine ve yaratılmak istenen terör koridoruna karşı hızlı reaksiyon vermesi, geç olmadan bölge ve küresel mücadelede hem milli güvenligi hem halkın huzur ve güvenliği adına en kısa zamanda acil çözümler üretme yoluna gitmesi için ilgili politikaları yeniden gözden geçirmelidir. Yaşananların Devlet-Millet hayrına doğru adımların atılması zamanının geldiğini göstermiyor mu?

Öte yandan YEMEN üzerinden İRAN'ın KIZILDENİZ'de, başta ABD ve İNGİLTERE'yi tehdit eder adımları ve İRAN destekli HUSİLER'in savaş ve ticaret gemilerine saldırılar düzenlemesi, bölgeden batıya ulaştırılmak istenen petrol ve ticareti lojistiğin tehdit altında olması ayrı bir uluslararası sorun olarak karşımızda duruyor.

Kısaca; UKRAYNA, SIRBİSTAN, LÜBNAN, YEMEN, KIZILDENİZ, TAYVAN krizi, BRİSC oluşumu gibi kritik konular bu bölgelerin birinde, büyük deprem öncesi fay hatlarının yüklü miktarda enerji biriktirmesi gibi, bu bölgeler 3. Dünya Savaşı'nın yakın zamanda patlak vermesi için olası duruma krizleri biriktiriyor. Olası savaş, belirtilen bu coğrafyalardan birinde olacak gibi gözüküyor. Bu durum çokta uzak gözükmüyor.

Tartışılan konu ; bu coğrafyalarda muhtemel 3. Dünya Savaşı, vekalet savaşları şeklinde mi yürütülecek, yoksa doğrudan devletler üzerinden mi gerçekleşecek ? Netleşmeyen durum bu gibi görünüyor.

İşte tüm bu hadiseleri, gelişmeleri ve açıklamaları ardından peşpeşe gelen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ve MSB'nin açıklamalarını birbiriyle bağlantılı iyi okumak gerekir..

Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli değil midir? Dikkatle izleyip göreceğiz.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum