Gürol Ustaömeroğlu
Yok Edilen Okullar
Pazartesi günü 16 milyon öğrenci ve 700 bin öğretmen yeni bir eğitim ve öğretim yılı için ders başı yaptı. Ülkemize hayırlı olsun. Her eğitim ve öğretim yılı başında hüzünlenen belleğim bu yıl da durmadı. Gözlerim bu hüznün fiziki nedenlerini beyhude aradı ve bir kez daha duygularım isyan etti. Yavuz Sultan Selim Bulvarı yani 1.Tanjant Yolu’nun geçtiği güzergah gereği yıkılan ve Trabzon için her biri ayrı bir değer olan ilkokullarımızı hatırladım yine; Cudibey İlkokulu, Kurtuluş İlkokulu ve Ülkü İlkokulu artık anılarımızda yaşatılmaktadır.
Aman hemen kızmayın; bir mimar olarak “Bu yolun güzergahı neden böyle çizildi ve neden bu ilkokullarımız yıkıldı“ gibi bir sorgulama yapmıyorum. Beynimi isyan noktasına getiren mesele 1.Tanjant Yolu’nun güzergahı değil, kentsel anılara olan vurdum duymazlıktır. Bendeniz yıllar önce 70’lerin yarısında Cudibey İlkokulu’ndan mezun oldum. Bugün yurt içi ve yurt dışında her biri bir değer olmuş ve hala daha kardeşçesine hiç ayrılmadığımız can arkadaşlarımla okudum. Bu eğitim beraberliğimiz profesyonel hayatımızda da devam etmektedir. Bunda okulumuzun ruhunun direkt etkili olduğuna inanıyorum.
Cudibey İlkokulu’ndaki sınıf öğretmenimiz Sayın Fahrünnisa KORKUSUZ, müdürümüz Sayın Abdurrahman SERDAR idi. Sonradan aramıza katılan beden eğitiminden sorumlu Filiz Öğretmenimizi genç hali ile hatırlamamak mümkün değil. Yıllar yıllar sonra sevgili kızının üniversitede bizim öğrencimiz oluşu da ayrı ve hoş bir tesadüf olarak kayıtlarımızdaki yerini almıştır. Allah hepsine sağlık ve sıhhat versin. Ya bando öğretmenimiz Rahmetli Selahattin DERELİ unutulur mu hiç? Burada başka sınıflara eğitim veren diğer öğretmenlerimizi de elbette ki saygıyla, hayatta olmayanları da rahmetle anıyorum. Benim gibi binlerce öğrenci yıllar boyu bu okulda böylesi güzide ve değerli öğretmenlerden eğitim aldı. Cudibey Adı bu öğretmenler ve binlerce mezun ile özdeşleşti.
Ama bir sabah buldozer ve kırıcılarla Cudibey İlkokulu yıkıldı. Öncesindeki Ülkü, sonrasındaki Kurtuluş İlkokulu gibi. Binlerce mezundan biri veya bir kaçı kim bilir belki de hepsi evlerinde sabah kahvaltısında çocuklarına bu okulları anlatırken sevgili okullarının bu dünyadan göçmekte olduğunu bilmiyorlardı.
İşte benim meselem burada başlıyor.
Yol yapılacak. Güzergahtaki binalar yıkılacak. Tamam. Devlet plana işlemiş. İtiraz ve geri dönüş yok. Fakat yıkılacak olan şey herhangi bir şey değil ki. Trabzon bir yana Bütün Türkiye’nin malumu olan okullar söz konusu. Neden o dönem bir yetkili şunu demedi ya da diyemedi; ”Arkadaşlar bu okulların anılarda çok derin izleri vardır. Her bir mezunu ülkeye hizmet ediyor. Gelin bu okulları yıkmadan önce her birinde veda günleri düzenleyelim. Ulaşabildiğimiz mezunlara ulaşıp onlarla okul önlerinde ve sınıflarında son kez hatıra fotoğrafları çekilip konuşmalar yapalım. Anılarımızı anlatalım ve bunları belgeleyelim. Kısacası okullarımızı gelecek kuşaklara aktaralım.”
Sevgili okuyucularım bunu yapmak çok mu zordu? Hayır, zor değildi.
Ama tüketme bilinçsizliği benliğimize işlemişti bir kere. İlgisizlik ve önem vermeyiş değerlerimizi ve anılarımızı yok etmişti. Bir kentin kişiliği, kimliği, anısı, rengi nedir bundan bile bihaber bir toplum olmayı neredeyse bir hayat görüşü haline getirmiştik.
Çok şükür ki son bir kaç yıldır eskiye ve anılar üzerine olan hassasiyetimiz kaynayan yüreklerimize az da olsa su serpmektedir. Kaybedilen gitmiştir. Ama hiç olmazsa aynı örnekleri gelecekte yaşamayalım. Çünkü kentlerin anıları da en az varlık sebepleri kadar değerlidir.