Nasrettin dedemi gençliğinde görücü usulü evlendirmişler. Görücü usulü, aslında görmeyici usulüdür. Dedem, önceden görmediği gelinin duvağını nikâhtan sonra bir kaldırmış ki manzara feci. Kadıncağız bilahare saf saf soruyor, çünkü mahrem var, namahrem var:
"Bey, senin akrabalardan kime görüneyim, kime görünmeyeyim?"
Dedem kendisini kandırılmış hissediyor. Kalbi kırık, kafası bozuk.
"Yahu, hatun!" diyor, "Allah aşkına! Bana görünme de kime görünürsen görün!.."
Rahmetli yengemiz gibi akıl soran az ama son zamanlarda herkes herkese akıl veriyor: "Şu tür insanlara yaklaşmayın, şu naneleri yemeyin, şu üç şeyi ziftlenmeyin..." Kafamız allak bullak. “Çıplak yıkanmayın.” diyen var. “Tırnaklarınızı kesmeye sağ elin şehadet parmağından başlayın, sonra orta parmağa geçin…” diyen var. “Başkasının giysisini giymeyin. Onun derdi, sıkıntısı size sirayet eder. Gece 3’te ruh çağırmayın, tehlikeli olabilir. Kötü düş görürseniz sola dönüp üç defa tükürün…” diyen var. Neye inanacağımızı şaşırdık. Ben bu tavsiye ve telkinlere bir çekidüzen vereyim dedim. Derledim torladım, sizlere de arz edeyim dedim.
Üç tür insandan uzak durun: Kuzey Kutup Bölgesi gibi uzak diyarlarda yaşayanlardan, kendilerinden otuz yıldır haber alamadıklarınızdan, ölmüş olması muhtemel kişilerden.
Şu üç şeyi yemeyin: doymuş yağda kızartılmış tarantula bacağı, margarinle yapılmış eşek arısı kurabiyesi, iyi terbiye edilmemiş mopan tırtılı.
Şunları buzdolabınıza koymayın: saksıda fesleğen, burgulu dübel, sarı gagalı keten kuşu.
Şu dört şeyi mutfak dolabınıza koymayın: hamam tası, mürekkep hokkası, emzikli kuzu kovası, pergel.
Şu dört şeyi asla yapmayın: Zurnacının karşısında limon yemeyin. Tereciye tere satmayın. (Bir miktar ikram edin). Değirmende yoğurt öğütmeyin. Dimyat’a pirince gitmeyin. (Her türlü ithal hububatımız mevcuttur).
Şu beş şeyi asla evinize sokmayın: kar helvası, davul tozu, bire bir ölçülerde gergedan heykeli, üç ayağı kırık bahçe sandalyesi, tek ayak üstüne kırk yalan söyleyen politikacı.